Çay bahçesi... ağaçlar altında bir kaç tahtadan yapılmış masa, insanlar neşe içinde sohbet ederken etrafta kuş cıvıltıları insan sesine karışıyor...Çay dağıtma nöbet sırası bana gelmiş. A.O.Z çay siparişi için 4 tane beyaz ama yanmayan çakmak gönderiyor...4 kişiler sohbet baya koyu ve keyifli ...Galiba içlerinden biri Nazif abiye benziyor...
(...)Tahta servis tabağına boyuna dikilmiş her birinin boyu diğerinkinden farklı 4 çakmak ile oturan dört kişinin boyları ile aralarında doğru bir orantıda var...
(.....)
Kumandan beyaz doktor önlüğüne benzer bir önlük giymiş... Elleri Hz. Ali r.a elleri gibi ..."Ne güzel ! Ne kadar da narin !" Bir "resim" çiziyor... O kadar detaylı bir çizim ki ...Resim üzerinden ne neye nasıl tesir ediyor, nasıl harekete geçiyor, nedir, ne değildir, bağlantı ve aktifleşme noktaları, onun üzerinden varlık bulması...baya komplike bir metobelizmasi var ve işleyişi çözülemeyecek kadar karmaşık... kırmızı ve siyah kalemle detaylandirdigi ve sanki yıldız şeklindeki önemli noktaları birleştirince o bir "Ejdarhaya" dönüşüyor...Bu C-19'muş...
Onu görünce, Kumandan'ın
"Dabbet-ül Arz" ve akabinde "Ejderha" ile alakalı söylediklerini hatırlıyorum.
Artık onun "Dabbet-ül Arzın" bir alameti olduğuna dair şüphem kalmıyor...
(26.Mart.2020)
(****)
AŞİNE-Yumurta. (Aşine: Aşı Ne?): 366: ŞAHDANE-İri inci tanesi. Kenevir, esrar tohumu…(****)
CELCELUTİYE-Hazret-i Ali tarafından cifr ve ebced hesabiyle tertib edilen Süryanice bir kaside. Esas mânâsı “Bedi’ ” demektir…(****)
Yine ;
Sekine isimli dua, Hazret-i Ali gibi, evliyanın bildiği ve içinde 19 harfli –her harfi bir âyet– 19 âyetli mühim bir dua, denir!(****)
RAHMAN Sûresi 19. âyet. (Meâli: İki denizi salmış birbirlerine kavuşuyorlar)(****)
TETEVVUC-Taç giyme… MÜSTEŞHED-Şâhid olarak gösterilen: 809: MÜSTEŞHİD-Şâhid gösteren… ŞAHİDE: Kadın şahid. Mezar taşı. Hece taşı. (Kelime-i Tevhid’in sonundaki hüviyet bildiren Hu, hem davet, hem de zikirde Kelime-i Tevhid’in tamamıdır!)… HARRAZ-Terzi. Yılan. Hayat, canlı. Davet: 808: TAHT-Gelecek olan zamir.(****)
Hakk Gaybı da denir– âit, 7. Sema tabakası mertebesine işaret eder. “Bu gaybın perdeleri lâtif yeşil” ve Ay menzillerinden “İklil-Müzeyyen Taç”tır… Müzeyyen Taç, Allah Sevgilisi’nin isimleri arasında, “Taç sahibi-Sarık Sahibi”dir.(****)
Bir NOT;
“Bir şeyin sureti kafanda teşekkül etmedikçe, onu anlamış olmazsın!”; Halk Âlemi için zarurî BERZAH âleminin muarife olmuş harf ve işaret ettiği hakikatler, öze dönüşte bu idrakı sağlamak içindir…(****)
Üstadın, Şehid Kumandanimiza ithaf ettiği bir "Noktalama":
-"Varlık yanlız Bir'dedir, toplam bölüm hep birde...-Devam eden yanlız bir, sayıda dört tekbirde..."
4 Tekbir'e ait ebced ve iştikak çalışmasında yer alan;
Naziat: Hazret-i Ali'nin avanesi olan bir melek taifesi ki, şerlilerin canlarını şiddetle alırlar. Çekip koparanlar.
Anladığımız manalardan bir tanesi sadece.(**)
Bir diğeri;
Varlığın 4 sırrı meselesini ve Kalbin “Allah’tan uzakta-ziyânda” olmasını nazara al!): 4: DARİB-Karanlık gece. Ağaçlı yer. Sütünü sağan kimseye vuran dişi deve… İBSAS-Sırrı açıklama, yayma...(****)
Bir NOT;
“Sayı, Allah’ın varlıktaki sırlarından birisidir. Harfler, aynı zamanda sayıları gösteren. Lâtin sayılarından 1000, M harfi ile işaretlenmiştir!”…(****)
“Siyah renk, haşereleri telef eden Zuhal yıldızı’nın sembolüdür ve Allah’ın Kayyum isminin nuruna işaret eder”… Siyah renk, İstikbâldir, mübhemdir, rumîdir, şamîdir. Zamanın maksatlılığı “ölüm”e nisbetle, ebedtir; demek ki fikir, İstikbâl içindir… (****)
DABBET-ÜL SÜVARÎ: İki kaftanlının arzı, büyük hâdise… DABBET-ÜL ARZ: 1999 senesinde meydana gelen büyük MARMARA depremleri… DER Saadet-Sadet kapısı. İstanbul’un eski ismi(****)
Çay içmeyi bir tören adabına döndürmüş eski Çin’den kalma bir söz: “İyi demlenmiş bir çayda, Kâinat’ın dengesi vardır!”… İngilizce, THE-Harf-i tarif, kelimeyi muarife eden, belli kılan: 15: BD-İBDA…
Tıb’: Nehir. Çay… Tıb’: Gölge… Tıbb: Hekimlik
CAY-Mekân yer: 14: GIYAB-Görünmemek. Göz önünde olmamak. Arka. Arkasından…(****)
Bir NOT;
“Benim vücudumdaki karbon, azot, oksijen” vesaire atomlarının çekirdekleri, belki de artık var olmayan bir yıldızın içinde mi oluştular?”; evet çeşitli yıldızlardan gelmiş… ATLAS tabakası, Burçlara hisselerini veren Allah’ın yaratma mahalli; ATLAS’ın diğer mânâsı, “yıpratmalar, eskitmeler”… “Burçlara hisselerini veren” ve “eskitip, yıpratma”: Her ikisi de hareketin eseri… Sema tabakalarının, onları belirleyen yıldız ve gezegenlerden önce olması, eskimeden önce eskinin olmasını gerektirmez mi?(****)
BİR NOT:
ATLAS Feleği denilen ve onun hemen altında veya aynı addedilen “Sabit Yıldızlar Feleği”ne, “Menziller Feleği” denir; bu felek harfler –nefesler– feleğidir ve cisimler âlemi buradan doğar, 28 harf ve menzildir; AY’ın 28 menzili bu “Sabit Yıldızlar” göğündedir.(****)
Gölge, asılla var olandır; varlığını ona borçlu… Bu demektir ki, izafe edilen asıldan kasıd her ne ise, gölge de onunla ilgili bir kasıd belirtir; kısaca 28 harf’te toplu insan hakikatinin Halk âlemindeki unsurlar terkibindeki aksidir Gölge…(****)
.... “Burçlara hisselerini veren Atlas Feleği’nin topluluk anlamı” misâl, ehl-i kalb der ki “beden arzı dümdüz edildiğinde, ruhun ondan çekilmesiyle birlikte”… (****)
Bir Not;
İnsan olmanın hakikati de İslâm’da; Mutlak ölçüler ve ona tâbi olarak ortaya konulmuş ölçülendirmelerle… Tıbta, hem feylesofi, hem fizyoloji; fizik, kimya, ecza, ruhîyat, bütün Kâinat çevre ve maddî-manevî sıhhat davası… Bütün mesele, herşeyi yerli yerince bilmek ve herşeyi yerli yerine koymak; yâni Hakîm sırrı… Hakîm: Allah’ın, Resûlü’nün ve bildiğimiz Hakîm’in sırrı… Hazret-i Ali’nin: “Eşyayı yerli yerine koymak, akıllılıktır!” buyurduğu üzere, “Akıl-ruh-insiyak”ın his birliğinde aynılaşmaları meselesi!): 220: HURD-Süryanice, “Delik”… İKİNCİ Mısra’ın ebcedi: 4517: HEME OST-Hepsi odur. (Allah ve Resûlü)… SEYYİD FEHİM ARVASÎ: 517: PİŞDAR-Kumandan. Öncü. Harbte önden düşmana saldıran askerler. (Kumandan: 252: RAQMO-Süryanice, “sayı” demek)… ŞAKİR-Allah’a şükreden. (Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin yanından, çocukluğundan itibaren hiç ayrılmamış nediminin ismi): 521: TATBİK-Yakıştırmak. Yerine getirmek. Bir kaide, kanun veya hükmü yerine getirmek. Kıyas ve tahmin etmek. Benzetme, uygunlaştırma. “Duayı icrada arama”… YAKITİ-Kırmızı üzüm. İrâde: 521: MÜSTEHVÎ-Hayran eden, akıl alan… TOPLAM EBCED: 5736: HALİD BİN VELİD… MUTASAVVİR-Tasavvur eden: 736: EZKİYAD-Keskin zekâlılar. (Ezkiye: Ben kimim?)... GURİSTAN-Kabristan. (Üstadım’dan, bir mısra: “Kabre çıkar bu yolun kıvrımları!”… Kabr: 302: Mirzabeyoğlu… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harflerle”… Sabir-Kefil. Yağmursuz beyaz bulut: 302: İ’cazkâr-mucizeli olmak. Başkasını hayrete düşürecek derecede olmak… Münhadar-İnecek yer. Doğum yeri: 302: Rakıb-Gözeten, bekleyen… Üstadım!): 737: MEHDÎ Salih İzzet Erdiş… MİKRAT-Her taraftan gelen yağmur suyunun toplandığı yer. (Erdiş: 506: Nakşbend… Vakt: 506: Selase Işk-Üç Işık): 741: KATMER-Bir şeyin kat kat olması. Çok yapraklı… FERASET-Anlayışlılık, çabuk seziş. Süvarî, kaptan: 741= 1740: MÜTEFEKKİR. (****)
Bir NOT:
ÜSTADIM’dan: “Nefsini hesaba çek elinde kalem kâğıt — Onlar sana verince sen de kullara dağıt!”… (****)
********
Ejder / Ejderha Türkçe karşılığı "Büyük Yılan" (Kara Yılan (')).
Eski Türklerde "Ejderha" 12 Havyan takviminde "yılın en temel belirgin özelliğini temsil eden, gök çarkını çeviren, -eviren- anlamında " Evren" manasında kullanılmış. Bu aynı zamanda -Zamanın yaratıcısı- manasında.
Eski Uygur mitolojisinde yarı insan yarı ejder tınlar olduğu bunlara "Ejderhan" denildiği söyleniyor.
Selçuklularda ise "Şifa Taslarında" kuyruğu birbirine dolanmış iki ejder motifi bulunmakta.
Antik uygarlıklarda ki inanışlardan biride "Orion" takım yıldızının -varlığın -yaratılışın- merkezi kabul edilmesiydi. Mısır'liların açık metinlerinde "Sirius ve Orion"un "İsis ve Osiris"i yani tanrı ve tanrıçayı temsil ettiğini, "Orion'un Osiris'in simgesi olduğunu birgün "Osiris"in "Orion"dan geleceğine inandıklarını açık metinlerinden öğreniyoruz. (6)
Orion -Avcı- ile Akrep takım yıldızı arasındaki bağ bir Mitte, Akrebi öldürenin "ölümsüzlüğe" kavuştuğu için Orion'un yani "Avcı"nin Akrep ile yaptığı savaşta anlatılır. (Akrebin Ölümü -Ölüm Odası B-7)
Draco denilen "Ejderha" takım yıldızı 88 takım yıldızından biri sadece. Bunların 44 kuzey yarım kürede, 44 de güney yarım kürede yer almakta. Bu Yıldızlar birbirine göre konumları hiç değişmeyen "Yıldızlar" olduğu için aralarında gelişi güzel çizgiler çekilmemiştir. Aslında "S" şeklinde bir yılanı andıran "Dracon" a "Ejderha" denilmesinin sebebi onun yılana benzemesi ile alakalı olduğu söyleniyor. Ve başında bir taç ile gösteriliyor.
Aziz Yuhanna'nın mektuplarında gizli "Ejder" öğretileri olduğu ve bu öğretilere bağlı kalan gizli bir "Ejder kardeşliği" teşkilatı kurulduğu bu teşkilatın "Kutsal kan ve bu kandan zamanı gelince Mesih"in geleceğine" inandıkları da söylenir.
Yeni Ahitteki "Kadın ve Ejder" /ve "Yerden Çıkan Canavar" başlıklı bablarda ise hikaye şu şekilde anlatılıyor.
Kadın ve Ejderha
Vahiy 12
Gökte olağanüstü bir belirti, güneşe sarınmış bir kadın göründü. Ay ayaklarının altındaydı, başında on iki yıldızdan oluşan bir taç vardı.
3 Ardından gökte başka bir belirti göründü: Yedi başlı, on boynuzlu, kızıl renkli büyük bir ejderhaydı bu. Yedi başında yedi taç vardı.
4 Kuyruğuyla gökteki yıldızların üçte birini sürükleyip yeryüzüne attı. Sonra doğum yapmak üzere olan kadının önünde durdu; kadın doğurur doğurmaz ejderha çocuğu yutacaktı.
7-8 Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler.
9 Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.
13 Ejderha yeryüzüne atıldığını görünce, erkek çocuğu doğuran kadını kovalamaya başladı.
16 Ama yeryüzü, ağzını açıp ejderhanın ağzından akıttığı ırmağı yutarak kadına yardım etti.
17 Bunun üzerine ejderha kadına öfkelendi. Kadının soyundan geriye kalanlarla, Tanrı’nın buyruklarını yerine getirip İsa’ya tanıklıklarını sürdürenlerle savaşmaya gitti. Denizin kıyısında dikilip durdu.
Vahiy 13
2 Gördüğüm canavar parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi. Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi.4 İnsanlar canavara yetki veren ejderhaya taptılar. “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek canavara da taptılar.
Yerden Çıkan Canavar
11 Bundan sonra başka bir canavar gördüm. Yerden çıkan bu canavarın kuzu gibi iki boynuzu vardı, ama ejderha gibi ses çıkarıyordu.Vahiy 16
13 Bundan sonra ejderhanın ağzından, canavarın ağzından ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm.Vahiy 20
2 Melek ejderhayı –İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı– yakalayıp bin yıl için bağladı. (7)Araf suresi 19. Ayeti Kerime"den itibaren anlatılan Hz. Adem (a.s.m) ve Hz. Havva (a.s.v) kıssasinda, Allah'ın "Ağaç"a "Yaklaşılmamasi" uyarısı ve şeytanın hz. Adem (a.s.m) ve hz. Havva (a.s.m) nasıl kandırarak cennetten düşürdüğü anlatılmıştır.
Eski kadim medeniyetlerde "Ağaç ve Yılan" figürü "Hayat, Yaşam, Varlık, Sağlık" sembolü olarak kullanılmış ve tıb ile sembolize edilmiştir.
Tevrat ve incil'deki anlatımların (tefsir), kendi zaman dilimlerindeki inanılan "mit"lere uygun düşürülmesi, buradaki kavramların zaman içinde mana olarak değişik algılandığını gösteriyor. Eski kadim halklarda "varlığın sembolü" olarak kabul gören "yılan" ile temsil edilen mana, bir sonraki zamanlara "şeytan" olarak aktarılmış. İnsan spermi ile yılan arasındaki benzerlik onun neden hayat sembolü olarak görüldüğüne de sanırım açıklık getiriyordur.
******
Güneşin yüzeyinden yüzlerce kat sıcaklığı olan katmana "Corona" denir. Bilim adamları güneşin "Corona" katmanının normalde daha soğuk olması gerekirken bir milyon K'lik ani artan sıcaklık yani "Koronal ısınım sorunu"nu 70 yıl sonra "Güneşin Manyetik" alanı ile alakası olduğunu ancak tespit edebilmişlerdir. (8)
Latince "Taç" anlamına gelen "Corona", bazılarına göre "Ejderha"nin "Tac"ıdır. Bazılarına göre ise 3.göz manasında "Taç" anlamında Latince "Corona" denilmiştir.
Meteoroloji sözlüğünde ise
"Yağmur damlalarının ışığı kırması sonucunda ay ve güneşin etrafında gözlenen renkli" kısma "Taç" denilir. Eğer taç büyükse yağmur damlaları küçük, taç küçükse yağmur damlaları büyüktür. Hale ile taç arasındaki fark ise renk dizilişinde yatar. Halede kırmızı renk en iç halkayı oluştururken, taçta kırmızı renk en dışta bulunur.(9)
Yunan mitolojisinde ki tanrı Kronos, " Zaman Tanrısı"dir. Khronos Yunanca da "Zaman" anlamına gelir. Simgesi Satürn'dür. Yeryüzü tanrısıdır aynı zamanda. Rengi siyahtır. Taç, kral ve tahtı simgeler. Astrologlar "Starün"ün insandaki bütün kemiklere ve deri yüzeyine etki ettiğini söylerler. (Birden Parlayan Yıldız-Ölüm Odası B-7)
Ejderha'nin "Zamana hükmetmesi " ve Satürün'ün "Zaman Tanrısı" özelliği
Kral, Tac ve Tahdında sahibinin kim olduğuna dair kendi içinde ip uçları barındırmakta.
Bir Not;
Bir rüzgâr gibi eseceğim bir gün aralarında
ruhumla ruhlarının nefesini keseceğim
böyle ister işte benim geleceğim!(10)
Neslihan DAĞCI
(*) Berzah
(**)Erkâm
(***) İnsan
(****) Ölüm Odası B-7
(') Bizim Notumuz
(6) Büşra Usta Mayıs,2019
(7) İzmir Protestan Kilisesi
(8)Kemal Cihat Toprakçı
(9) Meteoroloji Sözlüğü
(10) Münşeat
Yorumlar
Yorum Gönder