Ana içeriğe atla

"Kim, Kim"dir -Horuzun Öttüğü Vakit - (2.Bölüm)






Günümüz Müslümanlarının en büyük problemi Hz.Mehdi asm var mı yok mu düşüncesi. Kur'anı Kerimi aklı ile anladıktan sonra ''Peygamber''e de luzum bırakmayan bir topluluk için elbette ''Melhameler'' yani meydana gelen hadiselerin bir önemi yoktur. 

Tıpkı ''Meteryalist'' kafadakilerin bunlar ''Metafizik'' saçmalıklar diyip kestirip atması gibi. Peygamber''e luzum ve ihtiyaç bırakmayan yani ''Peygamber''siz İSLAM, daha doğrusu ''Diyalogçu'' zihniyetindeki adamlara aradan ''Peygamber''i çıkardığında İSLAM'da kalmaz dediğinde ''aval, aval'' suratına bakar. Bir kişinin ''Müslüman'' olması ancak ve ancak ''Peygamber''e BİAD ile mümkündür. Kur'anı Kerimde ''Allah ve Resulüne'' itaat emri bunlara uğramamıştır. Peygamberi aradan çıkardığında ''ŞERİAT''e kalmaz. ŞERİAT Peygamber asv'mın küllen Kur'anı Kerim de ki ''yapma'' emrinin ''FİİLİ'' yani ''yapma netice ve sonucu''dur. Hristiyanların ve Yahudiler'in -dinlerini- tahrif etmesi gibi ''Diyalogçularda'' dinin tahrifinin ''Peygamberi'' yok saymak ile mümkün olacağını, O'nun sünnetinin iğfa edilmesinin yani ''ŞERİAT''ın da ortadan kalkmasını bunun yolununda ''Akıl'' ile Kur'anı Kerime yaklaşmakla mümkün olacağını propaganda ettiler. 

Şimdi piyasada isminin önüne ''İslamcı'' kelimesi koyarak bu ''SAPKINLIĞI'' propaganda eden sürüsüne bereket ''DİNSİZ'' (Çünkü Peygamberi kabul etmiyor !) peşinde sürüsüne bereket ''Akıl'' yoksunu insan sürüsü var. 

Haliyle bunların ''Hadis''e yani Peygamberin söylediğine bakış açılarıda O'nu red etme metodları gibi bir metod içerdiğinden, Peygamberin haber verdiği ''Melhameler''e tıpkı ''Metaryelist'' tavır ile tabi sosyolojik hadiseler gözü ile bakarlar. 

Bu bakış açısı maalesef gittikçe toplum içinde sirayet ettiğinden, kendine Müslümanım diyen insanların bir ''Gelecek !'' kaygı ve korkusu da yoktur. 

Biz herşeye rağmen azda olsa bu ''Olağanüstü'' durumu sezimleyebilen insanlar için bilmeleri gereken ''Hadisleri'' toparlayıp biraraya getirdik. 

Şimdi bu ''Hadisler'' ışığında ''Gelecek!'' kaygısı yaşayanlara ne, nedir anlatalım. 

Yüce İslam peygamberi Hz. M... (s.a.v.) 

“Zuhur alametleri bir tesbih veya bir kolyenin tanelerine benzemekte. Bunları tutan bağın kopması halinde O taneler birbiri ardınca dökülecektir.”

buyurmuştur. Zuhur alametleri olarak görülen birkaç maddeyi buraya nakledersek belkide neden bugün bu olaylar meydana geliyor daha iyi anlaşılır. 

Bir kaç örnek verirsek 

* Hercü- merc, zulüm ve fesat, fitne, ıstırap, talancılık, kıtlık, yıkım, ölüm ve salgın hastalıklar, soytarıcılık ve nifak, münafıklık ve gaybet , iftira, küfür ve ilhad ve dinsizlik, iffetsizlik ve hayasızlık, güvensizlik ve kalplerin katılaşması, kâfirlerin Müslümanları sulta altına almaları, evlâtların anne ve babaya karşı saygısız davranmaları, ahit ve vaadin yerine getirilmemesi ve ilahi haklara riayet olunmaması, safların iç içe olmasına rağmen kalplerin birbirinden uzaklaşması.
*Sarhoşluk ve gafletin halkı kuşatması, adaletin zayıflaması, müslümanların camilerde bir arada oturmalarına rağmen hep dünya malından söz etmeleri, ölülerin mezarlarda kendi yakınlarının hayratından umutlarını kesmeleri, kadınların erkeklere Musallat olması, inşaatçılığın çocukların eline düştmesi.
*Ramazan ayının birinci günü yemek yenilmesi ve son gününde (bayram gününde) oruç tutulması, kan dökmenin küçümsenmesi ve insanların birbirlerinden bıkmaları, birbirlerinin kâfir olduklarına dair şahadette bulunmaları.
*Kötü insanların şerrinden dolayı korkulması, bayındır yerlerin harabeye çevrilmesi ve harap yerlerin bayındırlaştırılması, ormanların kuraklık alana çevrilmesi ve avcıların dehşete düşmeleri, ıstırap, göç ve firar olaylarının artması, sır ehlinin hıyanette bulunmaları ve başkalarının tutuklanmasına sebep oldukları çok feci olayların vuku bulması. 
*Tahammülü zor olayların vuku bulduğu, yaranların yararak ilerleyecekleri, süratli uçanların saldıracakları, toplumda sabır diye bir şeyin kalmayacağı, Şeytanın her şeyi kontrol altına aldığı, Arapların ihtilafa düştükleri, olayların ardı ardına gerçekleştiği, feryat ve figanların yükselmesi, zayıflara acınmaması ve büyüklere saygı gösterilmemesi, akrabalık ilişkilerinin kopması ve komşunun komşuya dilinin korkusundan saygı göstermesi, sağlıksız eğlencelerin çığ gibi artması ve hiç kimsenin onu engellemeye cesaretinin olmaması. 
*Biri marufa emir ve münkerden nehiy ettiği zaman, bu işten el çekmesinin O’ndan istenmesi O’na bunun vazifesi olmadığının söylenmesi, mu’min kulların hürriyetleri ellerinden alındığı zaman günahların artması, arzuların uzaması ve zamanın daha süratli geçmesi, insanın meşguliyetlerinin artması ve hayatın mesuliyetinin fazlalığı nedeniyle zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile olmaması. 
*Allah Teala bir ümmete gazap edip de azap vereceği zaman pahalılık yaygınlaşacak, ömürleri kısalacak, ticaretlerinden kâr sağlayamayacaklar, meyvelerinin tadı olmayacak, barajlarının suyu azalacak, yağmur yağışı azalacak. Toplumda zina arttığı zaman ani ölümler de artacak, altın ayarlarının azaldığı ve terazide az satma yaygınlaştığı zaman Allah Teala onları, kuraklık ve kıtlık yıllarına düçar edecek. 
*Zekâtı engelledikleri zaman toprak da kendi bereketini göstermeyecek, ahit çiğnendiği zaman Allah onlara bir düşman musallat kılacak, hükümde haksızlık ve adaletsizlikte bulundukları zaman zulüm ve düşmanlıkta yardımlaşma ve işbirliği yaygınlaşacak, akraba ziyaretleri kesildiği zaman mallar düşmanların eline düşecek ve işte böyle bir dönemde onların iyileri duada bulunduklarında duaları kabul olunmayacaktır.

Bu örnekler için vuku bulduklarında ''Küçük Kıyamet'' kopmuştur veya ''Kıyameti'' bekleyin deniliyor.

Bunlar aynı zamanda Hz.Mehdi asm. zuhur alametleri olarak belirtiliyor. 

Yani tabiat olayları gibi kısa yoldan kestirilip atılan şeyler değil. Bunların hepside günümüzde mevcut. 

Hz. Ali (r.a) bu konuda şöyle buyurmakta:

“Bu kadar facia ve olaylardan sonra kendinizi ölülerden sayınız. Hayat sizi gururlandırmasın. Doğrusu halk iki çeşittir. Bir kısmı Muttaki ve hayırsever ve bir başka kısmı ise zalim ve kötü. Ev de iki çeşittir (Cennet ve Cehennem). Kitap ise sadece bir kitaptır.”

“Maarifetinizin az olmasından, fakirliğinizden zillet içinde olmanızdan, zenginlerinizin mağrurluğundan ve hayanızın azlığından dolayı yazıklar olsun size. İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun musibetler onlara nazıl olmasına rağmen onlar bu belaları küçümsemekte ve dikkate almamaktalar. Şeytan vücutlarında yuva kurmuş ve kanlarına karışmıştır, yalan konuşmakta, iftirada bulunmakta ve hakarette bulunmaktadırlar. Fitneler tüm şehirleri kaplayacak ve bizim dostumuz miskin mu’minler kendilerinin mustaz’af olduklarını söyleyecekler.”

Yine İslam Peygamberi a.s.v ;

''Din değersiz telakki edilecek ve dünya fazlasıyla değer bulacaktır.” 

“Ümmetim için öyle bir zaman gelecek ki kendi din ve inancı üzerinde ısrarlı olan kimseler, kızarmış köz olmuş ateşi avucunu içinde tutmak isteyen kimseye benzeyecekler!”

“Din’in oyuncak olduğu, heveslerin galebe çaldığı, Kâbe’de yangın meydana geldiği, binaların yükseldiği ve kardeşlerin anlaşmazlığa düştükleri zaman sizlerin durumu nasıl olacak ?” 

“Ümmetim öyle bir dönemle karşılaşacak ki Kur’an'dan sadece nakış'ı ve İslam’dan sadece adı kalacaktır. Görünüşte Müslüman olarak isimlendirileceklerdir ama başkalarına oranla O’ndan daha fazla uzakta olacaklar. Camileri görkemli olacak ama hidayetten hiçbir eser bulunmayacak onda.” 

“Kur’an'ı hafife alacakları, camilerin ezanlarla bayındır olacağı ama kalplerinin imandan bomboş olduğu zaman Mu’min, onların içinde her türlü dalalet ve bedbahtlığa düçar olacaktır.” 

“Kur’an'ı Kerim, sadece dille tekrarlanan muhtevasız bir ahenk ve hoş sesle okunacağı zaman.” 

“Kur’an okunulduğu zaman, Allah Teala’ya karşı en ufak bir korku hissi uyandırmayacak şekilde kaval ve güzel bir ahenkle okunacağı zaman.” 

“Namazların zayi olduğu ve göklerin sıkıştığı zaman, artık yıl ay gibi, ay hafta gibi ve hafta gün gibi ve gün ise saat gibi süratle geçecektir.” 

“Görürsün halk Emri Bil maaruf ve Nehyi Anil birMünker’in terk edilmesi konusunda bir olmuşlar (yani bu konuda birbirlerinden hiçbir farkları kalmamış). Din’den uzaklaşma yaygınlaşmış ve takvasızlık, Mu’minle cahil arasında ortak özellik olmuştur.” 

“Zulüm ve fesat arttığı, münker (günah) işler alenileştiği zaman, halk birbirini kötü işlere teşvik edip hayırlı işlerde bulunmalarını engelleyecekler, cinayet artacak ve halk kan dökmeyi hafife alacakdır.” 

Burada bizim dönemimiz olduğu gibi anlatılmış. Bu anlatım aynı zamanda Peygamberimizin Mucizesidir. Peygamberi aradan çıkaran yarım akıllılara ibret olması bakımından. Ancak aradan Peygamberi çıkartanlar kendilerini haklı, inkarlarını doğruymuş gibi göstermek için tıpkı ''Metaryelist'' kafalar gibi hadisleri de ''Metafizik saçmalıklar'' olarak görürler. Öyle görmeseler ''Peygamber''i (a.s.v) kabul etmek zorunda kalacaklar. Zaten akılları buna izah getiremediği için bu yola tevessül ederler. Kur'anı ve İslam'ı akla uydurmak ancak bu yolla mümkündür çünkü.

Yine buna ilaveten başka alametlerden de şu şekilde söz edilir. 


“Takva az olacak, tamah fazla, Mu’min sessiz kalacak çünkü O’nun söylediklerini kabul eden olmayacak, yalancı yalan yaymakla meşgul olacak ve hiç kimse O’na itirazda bulunmayıp sözünü reddetmeyecek, fasık ve facir, zalim kimseler çirkin işleriyle takdir ve övgü toplayacak ve kimse O’nu reddetmeyecek.” 

“Yalan mübah sayıldığı, nefsani isteklere uyulduğu, gayri meşru ilişkiler alenileştiği, iftira yaygınlaştığı, yalancılar doğru sözlü kimseler olarak tanındıkları, hainlerin güvenilir kimseler olarak tanındıkları, tanıkların, kimsenin onlardan tanıklık istememelerine rağmen tanıklık ettikleri ve bir başka grubun da imzaladıkları anlaşma hakkında meselenin aslını bilmemelerine rağmen tanıklık ettikleri zaman her taraftan ateş yağacak.” 

“Dünyada en mutlu insanlar adi ve cahil kimseler olacaklar ve onlar Allah ve Resulune iman getirmeyecekler.”

“Halkın ekserisi dinden irtidat edecek, dönecek ve İslamla olan bağlarını koparacaklar.” 

“Salih insanlar birbiri ardınca gözlerini dünyaya yumacaklar ve artık Salihlerden bir alamet, belirti kalmayacak, sadece çok az bir grup kalacak ve artık Allah Teala onlara itinasızlık edecek.” 

“Göreceksin ki dinlerin mensupları tahkir edilecek ve dinine bağlı olan kimseleri sevenler bu suçtan dolayı hakarete uğrayacaklardır.” 

“Ahirüzzamanda faiz oldukça yaygınlaşacak, işler ancak rüşvet sayesinde yapılacak ve insanlar nezdinde dinin makam ve değeri azalırken dünya daha da değer kazanacaktır.”

“Halk öyle bir dönemle karşılaşacak ki Faize yönelmeyen tek bir kişi dahi bulunmayacak. Direkt olarak faiz almasa bile Faizle uzaktan bir ilgilisi olacak.” 

“Faizin yayılmadığı tek bir kavim ve toplum dahi kalmayacak. Bu dönemde (insanlık) gaflet ve habersizlik içinde bulunacaklar...” 

“Artık halk, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.s.)in sünnetine uymayacak, ma’sum vasilerin metodlarını izlemeyecek, gayb’a iman etmeyecek ve çirkin, münasebetsiz işlerden kendilerini temizlemeyecektir.” 

Hz. Ali (r.h) şöyle buyurmakta:

“Yeryüzü zulüm ve adaletsizlikle dolacak öyle ki artık hiç kimse Allah’ın adını ağzına alamayacak. Sadece gizlice Allah Teala’yı zikredebilecekler .İşte O zaman Allah Teala layık ve Salih bir kavmi getirerek yeryüzünü adaletle doldurtacak.” 

“Zaman ehli değişecek ve putperestlik bir kez daha yaygınlaşacak. Mu’minler çok zor bir dönem geçirecek. Kalpleri kuşku kaplayacak. Dinle olan bağları kopacak.” 


İslam Peygamberi Hz. M... (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmakta:

“Gelecek zaman geçmiştekinden daha da kötü olacak.” 



Zuhur alemtlerinden birkaçı daha; 

1.Pazarın genişletilmesi ve çıkmaz sokakların açılması
2.Camilerin kapısına kilit vurulması
3.Hac yolunun kapatılması
4.Horasan'ın göçük altında kalması ve bombardıman edilmesi
5.Kuyruklu yıldızın doğuşu
6.Yıldızların birikiminin artması
7.Fitne ve Fesat
8.Belirsizlik ve hedefsizlik
9.Katliam ve kıyım
10.Talancılık

İslam alimlerine göre ''Horasan'' dan kasıt Türkiye'dir. Bediüzzeman Saidi Nursi hazretleri yine İslam alimlerinin bu husustaki görüşlerine bakılabilinir. 

Buraya kadar günümüzü bir fotoğraf gibi gösteren alametleri tek tek vermeye çalıştık. Bu alemetler ister Sünni olsun ister Şii olsun bütün kaynaklarda aynıdır. Ve zaten şii kaynaklarına alınmış bütün hadisler Sünni kaynaklardan alıntılanmış daha doğrusu şiileştirilmiştir. 
Bundan sonra yine olan ve olacak olan ''Melhalelere'' hadislerin ışığında bakmaya devam edebiliriz. 


Hz. Huzeyfe r.a rivayetine göre bu hadisi şerif ile SÜFYA'nın çıkışı haber verilmiştir.


'Fırat ve Dicle Arasında Büyük Savaş Olacak'


Hz. Mehdi (as) elini yardımcılarının omzu ile göğsü arasına sürecek, BÖYLECE ONLAR HAKLARINDA ALINACAK HİÇ BİR HÜKÜMDEN ÇEKİNMEYECEKLER, HİÇ BİR KARAR ONLARA ZOR GELMEYECEK.


İmam-ı Zaman (Hz. Mehdi (as))'ın TALEBELERİ ASLANLARDAN DAHA CESUR VE MIZRAKTAN DA DAHA KESKİN OLACAKLAR.


O'nun yanına gelenler kaçınılmaz olarak seçilecekler, ayrılacaklar ve elenecekler. BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU BU ELEMEDEN GEÇEMEYECEK .


Ayrılanlar da, muhalifler de ona zarar veremeyecek. O kendisinden ayrılanlara rağmen muzaffer olarak yoluna devam edecektir.



“Temim oğullarından orta boylu, esmer, meczum (hafif sakallı), kevsec (sakalı yanlarda az, aşağı tarafı uzun olan; diğer bir manası da Yemen asıllı) bir adam ki, ona Şuayb bin Salih denilir. Beyaz elbiseli, siyah sancaklı 4000 kişinin kumandanıdır. Mehdî’nin öncüsü olur ve kiminle mukatele ederse, savaşta kim ona karşı çıkarsa onu öldürür.”


Ebu Hureyre radıyallahu anh demiştir ki; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'den, haklarında şunu işittikten sonra, Benî Temim bana üç şeyden dolayı sevimli geldi; "Onlar ümmetimin, Deccal'e karşı en şiddetli olanıdırlar" ve onlardan Aişe radıyallahu anha'nın yanında esir bir cariye vardı. Buyurdu ki; "Onu azad et. Zira o, İsmail aleyhisselam'ın evladındandır" ve onlardan toplanan zekatlar geldiğinde; "Bu sadakalar kavmim(Beni Temim')indir" buyurdu. 



“Horasan’dan siyah sancaklılar çıkar ki, tâ Îliya’ya (Kudüs’e) o sancağı dikinceye kadar, kimse onlara karşı koyamaz.”


“Siyah sancaklılar, Abbasoğulları için çıkar. Sonra bir başka defa da Horasan’dan çıkar ki; takkeleri siyah, elbiseleri beyazdır. Onların kumandanı Temim’den Şuayb bin Salih denilen bir adamdır ki, Süfyanî’nin adamlarını hezimete uğratır. Ta Beyt-i Makdis’e iner, Mehdî’nin hakimiyetine zemin hazırlar, ona Şam’dan 300 kişi yardım eder, onun hurucuyla Mehdî’ye emrin (vazifenin) teslim edilmesi arasında yetmiş iki ay zaman vardır.”


(Abbas oğulları içinden çıkan Siyah Sancaklilar sahte siyah sancaklilardir. Bunlar hakkında hadislerde açık anlatımlar mevcuttur. Horasan'dan çıkan siyah sancaklilar gerçek siyah sancaklilardir. )




Hz ali (r.h) bu konu ile ilgili şöyle buyurmuştur Şamdan üç bayrak çıkacak birincisi Ashab,ikincisi abkağ ve üçüncüsü Sufyanidir.

(Abkag: Kürt)
(Ashab: Esed)
(Sufyani:Rumi) 


Süfyanî 360 süvariyle çıkıp, tâ Dımeşk’e geldiğinde, daha üzerinden bir ay geçmeden Kelb’den 30.000 kişi ona tabi olur O da ordusunu Irak’a gönderir ve Zevra denilen bölgede 100.000 kişiyi katl eder. Ve Kûfe’ye çıkarlar ve orayı talan edip harab ederler. Bu sırada doğudan bir sancak çıkar ki, ona kendisine Şuayb bin Salih denilen Temim’den bir zat kumandanlık eder. Onların ellerindeki Kûfe ahalisinden olan esirleri kurtarır ve o Süfyanîleri öldürür"

Bir başka hadiste Sufyan'in sarı sancaklilar ile anlaşma yaptığı (hristiyan Rum bazı yerde Rus ittifakı olarak geçer) belirtilmiştir. Alimlerin ittifakına göre Rumdan Rustur. Veya Rus Rumdur. Yine Anadolu'ya Rumistan denilir. Oradan olana Rumi denilir. Araplar tarih boyunca Anadolu'da yaşayanlara Rumi demiş tarihi vesikalarada böyle geçmiştir. 




Zevra, Irak’ın kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğusunu içine alan bir bölgenin adıdır. Bölgede kelp (köpek) adında bir kabile olduğu söylenir. Ancak bazı yerlerde bu kabilenin İngilizlere biad ettiği belirtilmiş olmakla birlikte bu kabilenin kim oldugunu zamanın ortaya çıkaracağı söylenmiştir. Kısaca bu adı kelp yani köpek olan kabile Sufyana tabi olan kim olacak ise odur. 


Sufyan'in kelp kabilesine mensup "topal bir yardimcisi" olacağı söylenmiştir. 

(Doğu Perinçek Topaldir ve Arap kökenlidir. Aynı zamanda hayatı boyunca Mİ5 ajanı olarak çalışmıştır. "Aydınlık adlı dergisindeki istihbaratı bilgilerin tamamının Mİ5 den alınan bilgiler olduğu söylenir. Kemalisttir. )




Bir yorumda şöyle bir not düşülmüştür; 

Süfyanîler, Irak ve Suriye’nin tahribi hususunda mühim bir fitne çevirecektir. Her ne kadar Irak harbinde Süfyanîlerin bu icraatının bazı numuneleri görüldü ise de, ileride nasıl bir tahribat yapacağını hâdiseler zuhur etmeden tam olarak anlamamız mümkün değildir. Amma anlaşılan şudur ki; her halükarda Yamani (a.s)’ın komutanı olarak Şuayb bin Salih denilen zatın orduları Irak ahalisini esaretten kurtaracaktır inşaallah.


(Yemani: Asıl adı "Ahmet"tır ve Hz Mehdi ASM ilk tabi olan kişi ve en büyük yardımcılarından dir. Hayatta olmamasına rağmen ruhani olarak yanında bulunur. Tıpkı Hz. Hızır ASM gibi . Bazı hadislerin tevilinde Yemani sanki Hz. Mehdi asm'in kendisi imiş gibi yazılmıştır. Halbuki Yemani O'nun Saltanatını hazırlamıştır. Bu hususta hadisler mevcuttur.)

Abbasoğulları ile Mervani Kırkısia’da çarpışaçak ve körpe gençler dahi orada dehşetten ihtiyarlayacak ve Allah da onlardan yardımı kesecek. Gökteki kuşlarla yerdeki yırtıcılara şöyle ilham olunacak: “Zorbaların etine doyun”. Sonra da Süfyani ortaya çıkacak.


Mervani: Kürt'ler olduğu söylenir. Yine Karkısa bölgeside  bugünkü Fırat üzerindeki Habur ilçesine yakın Suriye’nin Deyr Ezzor bölgesidir. Küçük ebced hesabına göre Sufyan'in Türklerle savaştığı yılın 2012 2013 yılları hicri 1434 olduğu söylenmiştir. Yine Hz. Ali'nin 2016 yılından sonra Hz.Mehdi asm'in beklenilmesine dair uyarısı hatirlatilmistir. Sufyan'in Recep ayında çıkacağı kesindir. Ancak bazı tevilciler Horasan'dan kasdin İran olduğunu söyler . Sanırım "Şiilesme" etraflı tahribatlarin ve yine "Şii" ittifakının kökeninde neyin yattığı anlaşılmaktadır. 


NESLİHAN DAĞCI



Not: Bu raştırmayı yaparken Şafi, Hanifi, Maliki ve Hanbeli mezheplerinin büyük ülemalarından Hafız bin Haytemi, Ebu Surur Ahmet Hanefi, Muhammed bin Muhammed Maliki ve Yahya bin Muhammed Hanbeli'nin görüşlerinden istifade ettik.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÜNDEM MAK-ARASI

KIY-AMET  / GÜL-MEZ Sayın Okuyucular Bugünlerde her ne yazsam gündem öyle bir hızla değişiyor ki ne diyeceğimi ne konuşacağımı şaşırıyorum. Sanki bütün dünya birleşmişte beni yalancı çıkarmak için uğraş veriyor. Tam bir -BAŞ-MAKALE yazıp ünlü olayım diyorum, bi bakıyorum bir anda gündem değişiyor. Benim dediklerim çöpe gidiyor tabi. Şimdi nerden çıktı şu Mescid-i Aksa ? Ne güzel konuşuyor yazıyor çiziyor size de bal gibi okutuyordum. Ben ne talihsiz adamım hiç mi hayatımda bir gün bile yüzüm Gül-meyecek ! Anam adımı Tayip Gülmez koymakla bana kötülüğün en büyüğünü etmiş mi oldu şimdi? Gerçi anamın ne suçu var  Dünyada  artık öyle şeyler oluyor ki, kim olursa olsun YALAN söyleyen herkesi hiç abartısız ANLINDAN mıhlıyor. Ve söylediklerini boşa çıkarıyor. Ne kadar PUTU dikilmiş heykel varsa bir bir yıkılacak bir zaman diliminin içine düştük sanki. Bende kalem sallayan halkın aklına üfleyen bir sanatkar olarak galiba böyle bir PUTSAL duruşun yı...

AYASOFYA

'Beytu'l-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!' buyurdular. Sonra elini (Resulullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muaz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi.' buyurdular." Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalâtu vesselâm'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh)'dir.)" [Ebu Davud, Melahim 3, (4294). Beytu'l-Makdis, Mescidu'l-Aksa denen Kudüs şehrindeki mukaddes mesciddir. Bugün orada "Süleyman Mabedi inşası için kazılar yapılıyor, Mescidin altı oyuluyor. Orada yaşanacak bir çökme veya bu kazı çalışmaları yeniden imar anlamına gelebilir. Kudüs'ün başkent ilan edilmesi bu işlemin hızlandırılması anlamına geliyor olabilir. Yesrib, Medine-i Münevv...