Bazı müellifler
Sin: Ölü, gömülen, gömüt, kabir, mezar, yarık...manasina gelir derler.. Bu yariğa ise "Mim" vadisi ismini vermişlerdir.
"Mim" vadisinin ortaya çıkması hakkında ise; bu durum tıpkı Hz. Salih a.s.m'in "deve mucizesi"n de olduğu gibi bir haldir derler.
****
Kumandan
"Beni siz uyandırdınız !"
DERVİŞ MUHAMMED. (Üstadım’ınrüyâsı)… SEYYİD AbdülhakîmArvasîÜçışık: 1976: NECİB Fazıl… GÖLGE DERGİSİ’nin ilk dönem tarihi: 1975-1976: ZULAME-Mazlumun Hakkı… Süryanice, MŞUHTO D’URGO-Uzunluk ölçüsü: 1976: MAGON MAŞLMONUTO-Süryanice, “Bomboş Devir”… GÖLGE DERGİSİ’nin ikinci dönemi. (3 sayı çıkan bu dönemde, “Mutlak Fikrin ve Vasıta Sistemin Gerekliliği”nin işlendiği, “Bütün Fikrin Gerekliliği”nin ilk hâli): 1978: ÜSTADIM’ın “1400” başlıklı Noktalaması. “1400’e bir yıl var, yaklaştı zamanımız / Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız?” (*)
Dahm-İri cüsseli, kocaman cüsseli. “Dahm; Cemaatin kuvvetli olması. Şiddetle def etmek. Dahme; kabir, mezar”: 1440: Kitî-Cihan. Dünya. Arz. Yer… Mükâşif-Keşifte bulunan. “Üstadım: Akıl sormaya memur / Gökleri kalbur kalbur / Eliyorum!”(**)
Yunus balığı ve ADEM
"Yağmurcu" mutlu mesud bir ses tonuyla ;
-"Ben, ADEM'im !"
diyor.
Şatranc-ı Urefa’nın 12. Kabı, ADEM-Yokluk. Olmama. Bulunmama.(***)
Bu “adem-yokluk”da; Allah’ın isim ve sıfatlarının ilmî suretlerinin akisleri zâhir olmuştur. Yâni bu ademler, heyûlâ gibidirler. O akisler de heyûlâdahasıl olan suretler gibidirler; ademlerin teşhis ve temyizi, zâhir olan bu akislerdir. O akislerin kıyamı ise, “mütemeyyiz” olan bu akisler iledir. Bu, arazın cevherle-ruhla kıyamı gibi değildir. Belkiheyûla denen suretin kıyamı gibi olup, heyûlanın teşhisinin suretle olması gibidir!)(4)
Hetellâ’-Uzun ve iri vücutlu erkek.(5)
2 Aralık 2019
Bir çok yerel haber kanalında birinci sıradan verilen başlık;
"Van Gölü' nün çekilmesi ile birlikte ortaya kemik ve kafatasları çıktı."
5 Aralık 2019
İki polis memuru
"İfade" o günkü durum itibari ile geçmişe yönelik "hal" belirtmek...Silivri etrafında gözdağı...
HİCRİ 27 Şaban 1420-Milâdî 5 Aralık 1999. (Metris Cezaevi-28 Şubat muhtırasının azgın dönemi: 739: Turfanda-Mevsiminden önce yetiştirilen meyve, Hicri 1400 gergininden)(5) -GONK-
Netice olarak, “Her türlü zorluğu sıçrama tahtası olarak görenlerle, ezilenler”, tıpkı toplum ve dünya genelindeki gibi… Ne mutlu diyeceklerim, Üstadım’dan: “Ana rahmi zahir şu bizim koğuş / Karanlığında nur, yeniden doğuş / Sesler duymaktayım:Davran ve boğuş / Sen bir devsin, yükü ağırdır devin / Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!”… Kâinat, dünya, saray, hapishane, ruh ve can, ten; bunlar ve bunların içiçe oluşları hâlinde hapishane; fert ve toplum, fert ve devlet, toplum ve devlet, sayısız vesaire… “Ölmeden önce nefsini hesaba çekmek” isteyenlerin, yaşadığı çağın mesulü olmak şuurunda olanların; mutlak durakları bunlar; yaşayacak ve yaşatacak olanların… Bu işin efelerine yakışır: “Yarın elbet bizim, elbet bizimdir / Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”… Uzun söze ne hacet: Doğsun Büyük Doğu, benden doğarak! (*)
***
Alamet, nişan, iz...
Neslihan DAĞCI
(*) ÖLÜM ODASI B-7 den alintilanmiştır.
Yorumlar
Yorum Gönder