Ana içeriğe atla

Mektup (Zaman - Tarih) /2





Bugün senin için tırmandım o yokuşu. Ayaklarım kare taşların üzerinden tektek geçerken anılarım canlandı.
-"Buraya bide senin için geleceğimi söyleseydiler inanmazdım." 
-"Demek o ağaç bu ağaçmış!"

Yıllar önce gördüğüm bir ağacı karşımda görünce heycanlanmam gerekirdi aslında ama heycanlanmadım. Başımı kaldırıp ona uzun uzun baktım. Yapraklarıda vardı. Tıpkı o andaki gibi oturdum dibine ve sırtımı dayadım. 
Geçmişi gelecek diye yaşamak denen şey bu muydu? Bu muydu şimdi gelecek? 

Herkes gelecek kaygısı yaşarken onun aslında geçmişte kaldığını yaşadığı kaygının manasızlığını bir yerden anlatmak gerekiyor insanlara.

Şu tarihi istedikleri şekilde yorumlamayı "komplo teorisi" kılıfı altında masumlaştırmaya çalışanların iddiası varya
"Uzaylılar" iddiası  bana çok gülünç geliyor hatta bazen bu kadar bilinçli aptallık nasıl olur diye şaşıyorum. 

Ama sonra "bilgi"nin bilinçli olma veya akıllı olma ile alakası olmadığını en üst zekada bile "bilgisizliğin" tezahüründen "cahalet" ve "cinayet" doğabileceği geliyor aklıma. Zekide olsa " bilgiden" mahrum olan "aptaldır", gerçek bu.

Mesela eski kitabelere dayanarak bazı medeniyetleri "uzaylılar"ın yönettiğini iddia edenler var. Ve buna dayanarak "dünyayı " istila etmek için geri döneceklerini söylüyorlar.

Kitabeler de gerçekten "galaksi" veya " gezegen" ifadeleri geçiyor mu yoksa yorumcu kendi çağına ait bu kelimeleri güne uyarlarken kendi düşüncesine uygunluğuna mı bakıyor. 

Şöyle bir baktığım zaman "yaratıcı"yı inkar eden herkeslerin dilinde politik bir inanış aslında bir dini söylev haline gelen şu "uzaylı" tapıcılarının ortak özelliklerinden biride "dişi zeka" etkisinde olmaları. Ona "yapay zeka" denilemez.  Dişi zeka etkisinde olan herkesler şu an garip bir anlayışın esiri olarak garip bir galaktik dine mensup olduklarını söylüyorlar.

İçlerinde proflar araştırmacılar siyasetçiler yazarlar yani akıllı ve kendince bilgili olduğunu iddia edenlerin hepsine mensup zümreler var. 

İşin komik tarafı bunuda "sümerlere" bağladılar. Ve hatta "insan" denilen varlığı onlara göre "uzaylılar" madende çalışmaları için yarattı. Bu zeka ortalaması normale göre yukarda olan ve bilgi bakımından da normale nazaran daha bilgili duran insanlar şimdilerde buna inanıyor. Burada şunu söylemem gerekiyor "bilgi" hakikati tahrif ise "bilgi" olmaktan çıkar. İşte söz etmiş olduğum sınıfin iddialarına dayanak olarak kullandıkları tamamıyle "tahrif" edilen veya anlamlandirilamayan çünkü bunu kavramlaştırabilecek bir "doğru inanışın" mensubu olmadiklarindan 
altını dolduramıyorlar. Veya gerçeğin deşifre olmasından korktukları için bilerek "dişi zeka" etkisi ile bir "uzaylı" dini inancı geliştiriyorlar. İşin tuhaf tarafı ne kadar "Allah ve Peygamber " düşmanı varsa hemen hemen hepsinin bunun tesiri altında olması. Dönenler sapıtanlar ve iki dere ağzında sağı solu kariştiranlarda da yine "dişi zeka" söylemleri. 

Şu zaman yolculuğu mevzusu...Bununla ilgili çalışmalar yaptıklarını ve bugünden geçmişe giderek tarihi değiştirmek istediklerini söylüyorlar.Cern' de yapılan deneyler de aslında bunun içinmiş. 

Biraz önce "elle tutulur" bir inancın mensubu olmadıklarından olanı biteni anlamdıramıyorlar demiştim. Bütün bu işi yönlendirenler ise gerçeği biliyorlar bana göre. 

Bu kesimde olanlar ise güya şirke bulaşma korkusundan bir türlü dillerine geleni söyleyemiyor.  Garip mi hayır benim için değil evet onlar bile "uzaylı" diyor ve buna inanıyorlar. 

Tarihi kayıtlarda bile bir "Allah dostu" için geçmiş-gelecek-şimdi" diye bir kaydın olmadığı zamanın bütünlüğü anlaşılıyor anlaşılmasına da, onu anlayacak "bilgi"  olmadan "hakikatine" ters düşürücü söylevlerle nasılda İslam'dan uzağa düşürüyorlar. Onlara göre takvada ve amelde ileri giden bir kul, Allah tarafından yakinlaştirilamaz ve kendisine ikramda bulunamaz. Adam birde "Kur'an"a göre diyor...Halbuki Hz. Meryem (a.s)'a takvasindan ötürü ikramda bulunduğunu söyleyen Allah ! Bu adam,  Kur'an'a göre şirke düşmemek için "uzaylı" diyor birde buna "Kur'an'ı Kerim'i alet ederek yapıyor bunu. 

"Bütün zaman" a derken ondan bağımsız olmayan "mekân" anlaşılmalıydı oysa. Kendisi için zaman olmayana mekan izafe edilemez. Mekanda ise zaman...

Bazı "sümer" kalıntılarında ifade edilen krallar, kendi zamanlarından olmayan ama o mekânı yönetmek için uzaydan gelen uzaylılar ve insanoğlunun yaratıcısı değil bütün zamana hitap eden  "Allah'ın" yakınlaştırdığı mekan sahipleriydi. 

Mesela yine o kayıtlardan bir kesit, "şehirde kötülük yapanlar veya kuralları çiğneyenlerin yer altı şehirlerine sürgüne" gönderildikleri söylenir. Anadolu'nun birçok yerinde var olan "yer altı şehirleri" bir dönemin "hapishaneleri" ydi. Olay bu kadar basit hâlbuki. Ama bu basitliğe inanmak yerine "türlü türlü komplo teorileri" üretmek daha mantıklı geliyor bunlara.  Yavaş yavaş gün yüzüne çıkan bu şehirler bile oraların bir dönem "hapishane" şeklinde kullanıldığına dair inancı geçerli kılmıyor, ne acı! Bu işi arkeologların ve tarihçilerin elinden kurtarıp "hakikate" teslim etmenin zamanı gelmedi mi sencede... 

Bu anlaşılıyor anlaşılmasınada, haklı olduklarını ispat etmek isteyenler nasıl istiyorsa insanlarında öyle inanmasını istiyorlar. 

Ve insanlar yemekten içmekten  eğlenmekten vakit bulamadıklarından insanlık tarihine verilmek istenen yönden habersiz, en önemli meselenin kendi ülke siyasetleri olduğunu düşünüyor bu başı boş ortamı fırsata dönüştürücü "dişi zeka" nın tesirinde "insan" gibi görünen zombilerin toplumun herkesiminde faaliyet halinde olduğunu fark etmiyorlar bile  Bunun dindarı gibi görüneni de var dinsizide. Korkutucu değil mi? 


Bütün bu kötü sağanak yağmuru altında orada nefes alacağımı nereden biliyordun ki demeyeceğim...

O yüzden şaşırmadım buna ve heycanlanmadım. 

Biliyorsun,

Şaşkınlık ve Hayret karesinden çıkalı çok oldu...

Sanırım bize bir Musa lağzim, insanların gözünü "dişi zeka" ile boyayan sahtekarlarin yarattığı sahte dünyayı yıkacak bir Musa...

Niçin yaşadığımı niçin yakardığımı anlıyor musun? 




Hülya Cangüleç







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Kim, Kim"dir -Horuzun Öttüğü Vakit - (2.Bölüm)

Günümüz Müslümanlarının en büyük problemi Hz.Mehdi asm var mı yok mu düşüncesi. Kur'anı Kerimi aklı ile anladıktan sonra ''Peygamber''e de luzum bırakmayan bir topluluk için elbette ''Melhameler'' yani meydana gelen hadiselerin bir önemi yoktur.  Tıpkı ''Meteryalist'' kafadakilerin bunlar ''Metafizik'' saçmalıklar diyip kestirip atması gibi. Peygamber''e luzum ve ihtiyaç bırakmayan yani ''Peygamber''siz İSLAM, daha doğrusu ''Diyalogçu'' zihniyetindeki adamlara aradan ''Peygamber''i çıkardığında İSLAM'da kalmaz dediğinde ''aval, aval'' suratına bakar. Bir kişinin ''Müslüman'' olması ancak ve ancak ''Peygamber''e BİAD ile mümkündür. Kur'anı Kerimde ''Allah ve Resulüne'' itaat emri bunlara uğramamıştır. Peygamberi aradan çıkardığında ''ŞERİAT''e kalmaz. ŞERİAT Peygamber a...

GÜNDEM MAK-ARASI

KIY-AMET  / GÜL-MEZ Sayın Okuyucular Bugünlerde her ne yazsam gündem öyle bir hızla değişiyor ki ne diyeceğimi ne konuşacağımı şaşırıyorum. Sanki bütün dünya birleşmişte beni yalancı çıkarmak için uğraş veriyor. Tam bir -BAŞ-MAKALE yazıp ünlü olayım diyorum, bi bakıyorum bir anda gündem değişiyor. Benim dediklerim çöpe gidiyor tabi. Şimdi nerden çıktı şu Mescid-i Aksa ? Ne güzel konuşuyor yazıyor çiziyor size de bal gibi okutuyordum. Ben ne talihsiz adamım hiç mi hayatımda bir gün bile yüzüm Gül-meyecek ! Anam adımı Tayip Gülmez koymakla bana kötülüğün en büyüğünü etmiş mi oldu şimdi? Gerçi anamın ne suçu var  Dünyada  artık öyle şeyler oluyor ki, kim olursa olsun YALAN söyleyen herkesi hiç abartısız ANLINDAN mıhlıyor. Ve söylediklerini boşa çıkarıyor. Ne kadar PUTU dikilmiş heykel varsa bir bir yıkılacak bir zaman diliminin içine düştük sanki. Bende kalem sallayan halkın aklına üfleyen bir sanatkar olarak galiba böyle bir PUTSAL duruşun yı...

AYASOFYA

'Beytu'l-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!' buyurdular. Sonra elini (Resulullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muaz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi.' buyurdular." Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalâtu vesselâm'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh)'dir.)" [Ebu Davud, Melahim 3, (4294). Beytu'l-Makdis, Mescidu'l-Aksa denen Kudüs şehrindeki mukaddes mesciddir. Bugün orada "Süleyman Mabedi inşası için kazılar yapılıyor, Mescidin altı oyuluyor. Orada yaşanacak bir çökme veya bu kazı çalışmaları yeniden imar anlamına gelebilir. Kudüs'ün başkent ilan edilmesi bu işlemin hızlandırılması anlamına geliyor olabilir. Yesrib, Medine-i Münevv...