Kızlar Resul a.s.m'in "Doğum Günü Münasebeti" ile alakalı bir program hazırlamışlar. Bana programda konuşma yapıp yapamayacağımı sordular. Teklif için tşk edip kabul ettim. İlk kez bir topluluk önünde konuşma yapmanın heyecanını yaşamıyorum. Resul asv'mi doğru dürüst anlatamamak hataya düşmek korkusu var daha çok içimde.
Bir kağıda Doğumundan Mücadelesine kadar bildiğim ne varsa döküyorum. Bizim için Resul a.s.m tavır ve duruşundaki mananın idrakinin önemi, O'na bağlılığın Ashabta görünen yüzü bunun nasıl idrak edilmesine ve bizde oluşturması gereken bilinç, O'nun ahlakinda ki yuksek meziyetler bu meziyetlere ulaşılmanın mevzusu yeryer yaşanmış rivayetler eşliğinde O'na bağlanmanın Allah'a giden yol olduğuna dair beyan ve bu noktanın anlaşılmayan tarafları, o noktaların anlaşılmasına dair ipuçları. Bunların etrafında uzunca bir yazı.Hepsi birbirinden güzide seçkin Ashablar ve onların etrafında vuku bulan bir kaç mezuya değiniyor ve baglilikta son hadde örnek olması bakımından Hz. Talha Bin Ubeydullah'ın Uhud savaşında ki tutumundan bir kareyi not ediyorum.
Salon tıklım tıklım ve dinleyicilerin çoğu Türkçe bildiği için tebliği Türkçe veriyorum. Türkçe bilmeyenler için Farsça çeviri yapan arkadaslarda orada hazır bulunuyorlar. O gün ozel bir gün olduğundan beyaz uzun ve genişçe sade süssüz bir elbise üzerine mavi uzun esarbimi yine yakalarimdan aşağıya sarkitarak bağlıyorum.
Ve konuşma Hz. Talha Bin Ubeydullah noktasına geliyor.
-Arkadaşlar, annesinden eziyet görmesine rağmen Hz. Talha r.a Allah Resulune bağlılıktan taviz vermiyor. Bugünün gençliği babasının anasının sözü üzerine liderine bağlılıktan söz ederken utanıyor mu acaba ? Hz. Talha ticaretle uğraşan zamanın zengin sayılacak kişilerinden biri olmasına rağmen rahatligin peşinde değil ! Şimdi azıcık rahatlık görenin aklına dava bile gelmiyor ! Ve Hz. Ebubekir r.a vesilesi ile Müslüman olduktan sonra o mal ve serveti Allah Resulunun davasına harcıyor ! Şimdi kim üzerindeki ceketi satarda al kardeşim bunu bu yolda harca der. Bekliyorlar ki başkaları versin ! Böyle bir Talha böyle bir şehirde, yaşamış olduğu zamanın çarpık ve kirli ilişkilerine karşı "Doğru budur diyen ! " Peygamberi duyunca Annesinin eziyetlerine rağmen "İnandığı davadan" vazgeçmiyor!" En sonunda annesinin de İmanına vesile ! Bugün çevrem ne der Anam babam razı gelmez korkusu ile davasından yüz çevirenler bakın birde örnek alinmasi gereken Ashabın tavır ve davranışına. Bu şuura burunmeden davasının kazanmasını bekleyen yanılıyor olabilir mı ?
-Evet işte böylesine davasına bağlı olan Hz. Talha Uhud savaşında o bağlılığın nasıl olması gerektiğini bir kez daha tarihe not düşüyor ! Hz. Ebubekir'in Uhud savaşı için "O tamamıyla Talha'nin günüydü !" dediği, Hz. Peygamber asv'min "Her kim yeryüzünde yürüyen bir şehide bakmanın hazzını duymak istiyorsa Talha'ya baksın. ! dediği...
O anda benim ses gidiyor. Nefes kontrolü yaparak sesimi düzeltiyor ve devam ediyorum.
-Ahzap süresi 23. ayetteki "Ahdini yerine getirenler kimdir ?" diye sorulunca "Talha Bin Ubeydullah onlardandır" diyen Hz. Peygamber asv onu taltif ediyor !
Bir anda salondan ağlama sesleri uğultu halinde sesime yankı yapıyor. Hanımı Razikinin melekleri adını takdigim Afganlı kardeşlerden biri önüme ses kaydedici koyuyor ve içine bir kased yerleştiriyor. Konuşmaya adapte olduğum için bunun neden yapıldığını düşünmeyi sonraya bırakıyorum ve devam ediyorum ...
-İste size bağlılık işte size bu yolda şehadet şuuruna o şuurun nasıl olması gerektiğine bir örnek ! Evet Hz. Talha ama O'nu anlatmadan önce tek ayağı aksak ve dört oğlunun hepside Bedir'de Peygamber asv ile savaşa çıkmış ancak durumundan dolayı Peygamber asv'm savasmamaya musade ettiği Cemuh r.a. Oğulları bunu belirtince O Peygamber asv'ma gidip "Ben şehit düşmek ve şu aksak ayağım ile cennette Senin ile dolaşmak istiyorum, bu isteğime Peygamber izin vermez mı ? diye soruyor. Peygamber asv. Savaşa çıkmasına izin veriyor ogullarinada mani olmamasını söylüyor. Hangimizde şehitliğe ve cennete Amr bin Cemuh gibi tutkuyla baglanis ve hiçbir engelli tanimamazlik var. Ordunun içinde küçük yaştaki erkek çocukları Peygamber asv geri çevirince boyu uzun gozuksun diye parmak uçlarına basıp uzun görünmeye çalışan Rafı bin Hariç, iyi ok attığı için orduya alınıyor. Şimdi onbeş yaşında duvarlara aşk sözleri yazan uzun boylu erkekler ruhlarindaki kısalığı gormeliler öyle değil mı? 600 kişilik yardıma gelen Yahudi ordusunu Peygamber asv. "Onlar müslüman oldular mı ?" diye soruyor, "olmadılar" cevabı gelince onların yardımını Peygamber asv.red ediyor. Böyle bir hazırlıktan sonra meydan savaşı kazanilinca Aynen tepesindeki okçuların meydandaki mücahitlere katılmak için yerlerinden ayrilmalari yüzünden arkadan saldırıya geçen Kureyş ordusu savaşın yönünü bir anda çeviriyor. Liderin sözüne uymamanın getirdiği bu sonuç karşısında Peygamber asv.mın etrafını müşrikler sarıyor. İşte Hz. Talha r.a bu esnada göğsünü Peygamber asv. siper ederek 70 kılıç ok ve mızrak darbesi alıyor kollarından birini Peygamber asv'ma gelen oka siper ettiği için kaybediyor. Lidere bağlılık uğrunda ölümü göze almak nasıl olur anlıyor musunuz ? Bağlı olacak lider vasfida görülüyor dur umarım !
Der demez salonda ki uğultu ağlama sonra hickiriklara dönüştü. Öyle yüksek sesle ağlamaya başladılar ki ben bile hayrette kaldım. Birbirine sarılarak ağlayan kendinden geçen mı diyeyim. Doğrusu hiç böyle birşey beklemiyordum. Sözlerimi bitirmek için aglamanin bitmesini beklerken gittikçe arttığına şahid oluyordum. Böyle bir ortamda sözlerimi zar zor tamamlarken günün anlamına bianen yapılması gerekeni yapmaktan dolayı mesudum.
Konuşmadan sonra özellikle Azerilere soruyorum.
-"Sizi en çok etkileyen neydi ? Niçin bu kadar çok ağladiniz ?"
-Sen şehadetten bahsedince aklımıza şehit düşen gençlerimiz geldi !
15 ve 16 yaşında Şehit düşen gençlerden söz edince ve yaşanmış acıları insan tepkisiz kalmıyordu. Yaşayan anlayabilendi işi .
Tebliğden üç saat sonra idare beni çağırdı.
Odaya girdiğimde Üstad Haşimi'nin kızarmış ve şaşkın surat ifadesini görünce tuhafladim. Masasında tebliğde önüme konulan kayid cihazı vardı. Tam içeri girdiğimde stop düğmesine bastı. Korkuluk abidesi hanımı Raziki ve diğer hocalarda orada hazır bulunuyorlardı. Neler olup bittiğini suratlarına bakarak anlamaya çalışıyordum. Ortam gergin olmasına karşın gayet sakindim. Sanırım bu sakinligim korkuluk abidesi Razikiyi dahada sinirlendiriyordu.
Üstad Haşimi
-Kizlari niye ağlattın ?
diyince mevzu anlaşıldı.
-Hz. Peygamberden söz ettim, bundan etkilenip aglamayacak Müslüman yok ki...
-İyi ama ağlama çok siddetliydi?
-Peygamberin hayatından başka birşey anlatmadım,
-Evet kasedi dinledim...
Elini pause düğmesine basıp aglamanin en şiddetli kısmında durdu.
-Burda ne anlatıyorsun ?
diye sordu ? Bende...
-Ashabi
Diyince Hanımı Razikiye dönüp
- Dediğim gibi bende farklı birşey bulamadım.
Dedi.
Gözlerime inanamiyordum. Üstad Haşimi'yi bile deniyor O'nun bile sözlerinin doğruluğuna inanmiyorlardi.
"Ben nasıl koskoca salonu aglatmisim !" Koskoca guya İslam devleti İran bunun peşine düşmüştü.
Akşama doğru yurda dönünce odamin kapısını açtıgimda kapı ileri gitmiyordu. Birşey sıkışmıştı . Zorlaya zorlaya kapıyı açtım. Birde ne göreyim bir mektup. Açıp hemen okudum.
Beni nazikçe uyaran Türkiye uzantıları artık orada son günlerimi yaşadığımı bana üniversite hayatımın biteceğini ve bavullarimi toplamami ögütluyordu.
Bir ay bile sürmedi bavulunu toplatıp Türkiye'ye geri gonderdigimde üstelik tehdit etmekten dolayı üniversite hayatida bitmişti.
Allah'a sırtını dayayani hiç bir güç mağlup edemezdi. Doğru ve dürüst olanı mazlum birakilmissa Allah hiç terk edermiydi ? Biz anlattiklarimizi yasiyarak ögreniyorduk.
*
Bazen mum ışığında birşeyler yazıyor onları mavi ve kırmızı klasorlerde dosyaliyordum. Aynalı geldiği zaman okuyor onların üzerinden konuşuyorduk. O gün pilav yapmıştım bir tabakta O'na gönderdim. Bazen resim yapıyor yine O'na gönderiyordum. Bazen şiir yazıyordum. Bir resim yaptım bir resim daha sonra bir resim daha onu gözyaşlarımın altında çizmiş ne kadar dikkat etsemde islanmasina mani olamamistim. Bütün ömrüm boyunca peşinden koştugum hakikate kavusmama mani olacağını söyleyenler vardı. Bir şiir yazdım. Dedim ki
-Beni bu yola Nebiye hasret düşürdü !
Tam unlemi koyarken kapı gümbür gümbür çaldı. Nerdeyse yerinden sökülüyordu. Bu kimdir diye kapıya yönelirken kapının altından sızan ışık korkmama neden oldu. Kapının öbür yanında beyaz bir elbise içinde yüzü olmayan ama başında örtü olan biri ! Aman ya rabbi !!! Bu O'ydu ! Elini uzattı ! İncecik narin bil el. Bana
-Benim ile gel dedi !
Hiçbir gün o kadar korktugumu hatırlamıyorum. Bana soranlara dedim ki, bu iş insanın kendinden değil. Kalemi bile tutan sen değilsin. Yazdıran "O" söyleyen "O" gören "O" ! Bu yolda samimi olmak gerek. Onca kusurun hatan varken nasıl kendinden bilirsin. Peki ama bu kadar yanmaya karşı neden hicbirsey olmuyor dersen, derim ki "Bu nasıl yanma ! Hiç olmazsa O'nu sevdiği için sana kış demiş adamı af etmen gerekmezmiydi ? O'nun sevdiğini sevmedikce nasıl yandım dersin ? Sana bunca şeyi yaşattığı halde O'nu sevmekten vaz geçmiyor peşinde kosturuyorsun. Onca ezasina ragmen O sevgiliden vaz gectin mi ? O halde, senin gibi eksik ve kusurlu bir Bendi hakir görmeye devam eden burun kiviran o kula karşı nefsini yelleyen onu görmezden gelen de sen, niye seni görmeyen sana ufak birşey yapana hemen kızıyor küsüyorsun ! Bu nasıl yanma ki kendin gibi aciz bir kula tahammül edemiyorsun? Birbirinizi sevmedikce bütün yanmalariniz, birbirinizi af etmedikçe bütün aşklarınız yalan olur. Hiç olmasa sevgilinin hatrina böyle olman gerekmez mıydı ? Sonra uçmak istiyorsun semavi ülkelere...Yalan ! Niye yaniyormuş gibi numara yapıyorsun ? Hem sonra bu taklid halin ne ? Samimiyetle yapılan bir işin benzerini yapmakla bir gönüle taht kuramazsin. Tiksinti den başka birşey vermez bu halin. Sanki O seni konuşsun diye mı yapiliyor bu. Şunu yapiyimde benide yazsın ! Böyle diyen adam deli değilde nedir? Sonra ucacakmis gökyüzünde ! Hangi kanatla ?
Sahte ile gerçek
Herkes "Leyla" olamaz ki !
Sonra;
Aynalı bana "Leylay"ı anlattı...
*

Yorumlar
Yorum Gönder