Bilgehan Sayın İstanbul Okuma Grubu Sorumluluğu süresince hem ahlakı hemde Kumandan'a olan sevgisi ve bağlılığı etrafında göz doldurmuş, takdir kazanmıştı. Herkes bir gönüldaşını kaybetmiş olabilir. Biz sadece bir gönüldaşımızı değil bir evladımızı kaybettik. Acımız büyük ( Takdiri İlahi ) ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diliyor, kendisine blogumuzda yayınlanan son yazısı ile veda ediyoruz.
Camiamızın başı sağ olsun.
Se-lam Platformu
Müjde Bayram

Yaşadığımız çağda hızla gelişen bilim bize göstermiştir ki evrendeki her şey enerjiden oluşmaktadır.
Modern bilim insan organizmasınında sadece moleküllerden oluşan fiziksel bir yapı olmayıp, tüm evrende olduğu gibi, onunda bir enerji bütünü olduğunu söyler. Buradan hareketle insanda bir enerjidir dersek bilimsel açıdan yanlış bir şey söylemiş olmayız.
Ayrıca insanın gördüğü, dokunduğu ve hissettiği her şey de belli bir titreşimle hareket eden enerjidir. Müşahhas varlıkların yani maddenin enerjisinden bahsettik lakin bir de mücerret varlıkların titreşimleri ve bu titreşimlerden hâsıl olan enerji vardır.
Mesela gün içerisinde ağzımızdan dökülen kelimelerinde kendilerine özgü frekansları olup bu frekansta titreşirler. Bir kelimenin tekrarı olan zikr bu tekrar edilen kelimenin frekansına uygun bir enerji üretir ve oluşan bu enerji beyindeki diğer hücrelere ulaşarak onlarında devreye girmesini sağlamakla beyin kapasitesini artırdığını söylebiliriz. Ancak bu söylenenlerden anlamsız bir kelimeninde sürekli tekrar edilmesi sonucu aynı etkilerin olacağı anlaşılmamalıdır. Aksine kelimelerin işâret ettiği mânâlar kişinin bilincinde oluşmadan, beyinde o mânâyı kodlayacak olan yeniden şekillenmiş sinir ağları da oluşamaz. Yalnız zihinde anlam oluşturabilen kelimeler, hisler beyni yeniden kodlayabilir.
Beyinde yeni sinir hücrelerinin ve bağlantılarının oluşumu hissedilen mücerret mânânın algıladığımız madde-zaman boyutundaki yansımasıdır. Yâni, yeni nöron ağların kurulmasının şartı, işaret edilen mânâyı/yaşamı tefekkür etmek ve nihayetinde yaşamakla mümkündür. Kısaca zikri kelimenin tekrar yolu ile frekansı nispetindeki enerji ve mânâsının beyne(bilince) sirayet etmesi olarak tanımladıktan sonra zikirin insan psikolojisindeki etkisine değinelim:
Bizler her zaman mükemmel davranmayız,olumsuzluklar yaşar,olumsuz ruh durumunun içinde bulunur,kötü huylara sahip olur hatta bu durumların sonucu olarak bazen psikolojik illetlere maruz kalırız. Eğer kötü huylarımızı iyi huylara çevirmeyi başarırsak olumsuzlukları büyük ölçüde kendimizden uzak tutmayı başarmış oluruz. Yerleşik olan zihin kalıplarını yenileriyle değiştirmek(kötü huyları iyileriyle değiştirmek) ve zihni yeniden programlamak olumsuzlukları hayatımızdan tek tek atacaktır.
Peki yerleşik olan zihin kalıplarını yenileriyle nasıl değiştirebiliriz? Bu değişimin beyin tarafından kabul edilebilmesi için beynin aktif çalışma halinden çıkarılıp, mesajları kolaylıkla içselleştirebileceği bir dalga düzeyine indirilmesi sağlanmalıdır. İşte zikirde gerçekleşen olay beyni bu dalga düzeyine indirmesidir.
Sürekli zikir eden kişilerin huylarındaki,davranışlarındaki değişimin sebebi beyni bu dalga düzeyine indirip zikrin mânâsına göre yeniden kodlamasıdır.
Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu).
Bilgehan Sayın


Yorumlar
Yorum Gönder