Ana içeriğe atla

YAĞMURCU (9)




Oda arkadaşım Tacikli Şehnaz,  sabah kahvaltısında  masaya muhakkak astroloji kitabını koyar bir yandan atıştırır bir yandan da göz ucu ile kitabı okurdu. Ben astrolojiye inanan biri değilim. Aslında Şehnaz'ın bu yaptığını da hoş karşılamıyorum. Ve bana çok itici ve saçma geliyor.

-Şehnaz ne yazıyor o kitapta
-Bu bir astroloji kitabı
-Hımm
-Burçlara dair genel bilgiler mevcut
-Mesela
-Fare, Maymun, Keçi
-Ooo tamam şimdi kahvaltıda bunu kaldıramam

Ne tuhaf bir kız, bütün günü ya astroloji ya da Hafız-i Şirazi'den şiir okumakla geçiyor. Şiiri bende severim yazarım da ama bütün gün elime kitap alıp bir aşağı bir yukarı şiir okumak ile vakit kaybedecek biri değilim.


Oysa Şehnaz'ın bütün hayatı şiir...

Aslında çokta güzel okuyor. O'na bazen okutuyorum da.

Su gibi sesi var ve bir kadın için fazla nazenin gibime geliyor. Tacikistan'da santrançta derece yapmış. Bazen oynuyoruz.

Annesi Tacikistan'da Üniversite Hocası bana

-Sizin ülkenizdeki şu cemaat varya bizim ülkemizde okul açtı
-Kimmiş onlar nasıl bir  okul açmışlar ?
-Kendilerine ''Nurcu'' diyorlar
-Ha şunlar...???
-Annem bizim kültürümüzü bozduklarını söylüyor
-Nasıl okul açabiliyorlar anlamıyorum, halbuki bizim orda sokak aralarında küçük kitapçı dükkanları var sadece ''Nurcu''  olduklarından emin misin?
-Evet kendilerine öyle diyorlarmış.
-Peki sizin kültürünüzü nasıl bozuyorlar?
-Bizim akıllı çocuklarımızı alıp ''Türkçü'' yapmaya çalışıyorlar.
-''Türkçü'' yapmaya çalışıyorlar ??
-Evet ''Türk'' kültürünü telkin ediyorlarmış. CIA ile de bağları varmış.
-Halla halla çok tuhaf, CIA ve ''Türkçü'' yapmaya çalışma gibi şeyleri ilk kez duyuyorum.


Türkiye'den kaç kilometre ötede belkide Türkiye'de bilinmeyen belkide hiç alakadar olmadığım için yanlızca benim bilmediğim bu bilgiler karşısında şaşırdıkça şaşırıyorum.  Şehnaz anlattıkça ağzım açık kalıyor. Ve bir müddet ''Tacikistan'' da okul açmanın ve ''Taciklileri'' ''Türkleştirmeye'' çalışmanın neye hizmet ettiğini düşünmeye çalışıyorum. Peki ya CIA bağlantısı ne? Bunlar gerçekten de kendine ''Nurcu'' diyen tipler mi? Şehnaz'ın anlattığına bakılırsa ''Tacik'' kültürü ve bağımsızlığı hedeflenmiş. Ve Şehnaz bu yüzden ''Türkler''den de pek hoşlanmıyor.


Akşama doğru yapılacak birşey olmadığı için elime siyah kömür kalemi alıp yatağımın olduğu duvara koca bir resim çizdim. Kabe, bir kaç kuş ve secdeye varan bir asker.

Niye mi? İslamı özledim...Sanki kafiristandaymışım gibi bir ortam. Ben eylemlere gitmeye slogan atmaya mücadele etmeye alışığım. Ne bir gazete ne bir dergi ne de   ulvi ''Ezan'' ...

Allah'ım buranın ''İslam Devleti Olduğunu'' söyleyen hangi anasına hayrı dokunmayan maymun akıllıydı !

Arada bir bizi toplayıp açılışlara milli günlere götürüyorlar bir orada otomatiğe bağlanmış gibi ''Merg Gerd Amrika'' diye bağırabiliyorduk.  Yani ''Amerika'ya Ölüm'' diyorduk. Amerika Amerikalılar gibi yaşayan İran'lılar tarafından nasıl ölecekse !?

Bende hasret büyük ya  hızımı alamıyorum tabi...

Odamın kapısının önüne paspas gibi bir ''Amerikan birde İsrail'' bayrağı  yapıştırıyorum. Odamıza gelen herkes onlara basarak geçmek zorunda kalıyor. Dolabımın kapısını da baştan aşağıya kırmızıya boyayıp ''Ay Yıldız'' çiziyorum.
Vatan ve Millet sevgisi bende doruk noktasında. Bu halime ben bile şaşıyorum.

Kapımızın önündeki ''Amerikan ve İsrail'' paspasına basmadan geçen ve bu yüzden beni eleştireye tabi tutan bir ''Azeriler''...Sevil şok geçirmiş halde

-Bu bayrakları niye buraya yapıştırdın ?
-Niye mi?
-Azerbeycan için Amerika çok şey yaptı
-Müslümanlar için Amerika sadece bir katil, İsrail'de öyle !

O saatten sonra zaten Sevil ile bir muhabbetim de kalmıyor.


Ertesi sabah ise odama girerken ne göreyim Şehnaz'da heveslenip bir kadın resmi çizmiş  kendi duvarına. Yanlız etrafı hafif tülden olduğu belli olan bu kadın biraz ''nu'' bir çalışma. Şehnaz'a

-Resmin güzel olmuş, bu kadar güzel resim yaptığını da bilmiyordum. Yanlız fazla açık değil mi? Odaya biri geldiğinde  yadırgamasın sonra seni kimse !
-Bu bir tül, pelerin şeklinde kullandım.
-İstersen onu biraz daha koyulaştır.
-Ne gerek var, bence böyle güzel...
-Sen bilirsin Şehnaz, ben söylemiş olayımda.

Sanki sesimizi duyar gibi karşı odada kalan Mesi ile Dilefruz akşam yemeğine gelmezler mi?

Bir yandan Mesi bir yandan Dilefruz kaş göz işareti yaparak yemek boyunca Şehnaz'ın yaptığı resimle alay edip durdular. Şehnaz fark etti ve O'nu hüzün kapladı. Üzülmesine kıyamadım ve Mesi ile Dilefruz'a göz işareti yapıp konuyu kapattırmaya çalıştım.

Dilefruz ğalis Tacik aksağanıyla konuştuğu Farsça'sı ile onları odalarına geçirdiğim esnada;

-Canım bu kız manyak mı? Ne yaptığını farkında mı?

-Söyledim ama anlatamadım. Biraz üzüldü, boş verin.

-Bu nasıl bir kız anlamıyorum

-Öyle deme, çok nazik ve hassas şair ruhu var onda. Aman duymasın etkilenir.

 ''Tacikistan'' dan getirdiği 17. yüzyıl Avrupa'sın da ki kitapları andıran, yaprakları sararmış, 400 sayfalık ve kabı aşınmış  kitapları elinde, uzun, omuzdan ve etek ucundan fırfırlı, saçları hep enseden topuzlu bir şekilde odanın içinde bir aşağıya bir yukarıya şiir okuyan bu kız, bazen bana mürebbiye havası veriyordu. Bazende kendimi 17. yüzyılda ''İngiltere''nin yağmurlu havasında bir şatoya hapsedilmiş gibi hissederdim. Bir beş çayımız eksikti. Acaba odamızın sürekli kasvetli bir hava içinde olması ya da bazen mahsendeymişim gibi hissetmemin sebebi bu kızın ''şair'' ruhumuydu ?

Bana  her gün 17. ve 18. yüzyılda yaşıyormuşum gibi hissiyat vermesinden bıkmıştım. Eski tablolarda elinde kitap olan, saçları bir daire şeklinde içeri kıvrılmış beyaz uzun uçları fırfırlı elbise giymiş kadın resimlerindeki gibi, sanki ''Rus Romanlarındaki'' aşık kadın kahramanlarının  ruhu içinde ortalıkta dönmesi huzursuz olmama neden oluyordu. Boğazıma kadar edebiyata batıyordum.

Hiçbir insan Şehnaz gibi 24 saat aşık bir ruh taşıyamaz diye düşünüyordum. Her an aşık olmaya hazırdı...

O'nunla oda arkadaşlığı yaptığım sürece neye aşık olduğunu hiç bir zaman anlayamadım. Sürekli melankolik bir ruh hali içinde yaşıyordu.

Derslerin dışında odadan çıkmayan bu kız çoğu zaman yanlız başına odada kalmayı yeğlerdi.

Ben Keşmirli kızlarla tenis oynarken bahçede, bazen Şehnaz'a seslenir

-Hadi aşağıya in, çık şu odadan !

diye avluda avazım çıkana kadar bağırır,  ''O'' ise odanın camından tebessüm ederek;

-Canım hiç istemiyor kardeşim

derdi.

Çok fazla O'nu zorlamanın anlamı yoktu.

Neye tutulmuşsa O'nu O'ndan koparmak mümkün olmuyordu. En sonunda O'nu, çok sevdiği dünyasından çıkarmaktan vaz geçtim.  O o dünyaya aitti. Orda mutluydu. O'nu mutlu olduğu yerde bıraktım.




                                           **********

Şiddetli yağmura tutulunca elimdeki heybeyi kafama tutup ıslanmamak için bir kayanın arkasına saklandım. Ne kadar hızlı davransam da kurtulamadım tabi. Acıktım...heybemden çıkardığım kuru ekmeği elma dişler gibi yerken birden gökyüzü parlak bir siyahlığa büründü. Sanki koca bir tiyatro sahnesinde duran arka fon gibiydi.

Ve sahneye aynı hizada olan yüzlerce yıldız çıkıyor. O kadar güzel ve parlaklar ki. Elimdeki ekmeği bu muhteşem tabloyu seyrederken düşürüyorum. Gözlerim kocaman kocaman açılıyor.

Aman ya Rabbi gökyüzü yere yaklaşır gibi bir durum. Ya şimdi deprem olursa ! Diye bir korku salıyor içimi...

O da ne !? Sağ tarafta bir yıldız kümesi, birden fazla yıldız bir araya gelmiş ve o kadar şiddetli ışık saçıyor ki...

-Yooo, yoo olamaz !!!

''Işığa dönüşüyor yıldızlar''

-Aman Ya Rabbi !!!

''O IŞIK ''İnsan'' oldu...''

Bayılacak gibi oluyorum, kalbim yerinden çıkacak...nefes alıp vermekte zorlanıyorum...

-Hayır, hayır bu mümkün mü?

''O ''insan'' ''AYNALI'' !''

Elinde bir ''ASA'', Yıldız kümelerinin arasında dolaşıyor.

Tam burda bayılıyorum !

Ayıldığım zaman ne kadar süredir baygın kaldığımı hatırlamıyorum...Yamacın kenarına gidip oturuyorum. Ayaklarım yara bere içinde, yamaçtan aşağıya sarkıtıyorum onları.

Bu yükseklikte bulutların arasından aşağıya bakarak kale duvarını seçmeye çalışıyorum. O uzun kale duvarı ve hemen yanındaki yeşil ağaçlık alan içinde yükselen bir minare...Oraya doğru yönelip ''Selam'' gönderiyorum...

Belki ''Aynalı''ya gider diye...

                                                   **********


Süryanice, KES-Kürsü. Koltuk. Makam:80:HEYLELE- ''La ilahe illallah'' demek..KES-İnsan:80:KİYAN-Yıldız. Tabiat. Merkez. (Ayn harfi, Allah'ın Batın ismi, Levh-i Mahfuz mertebesi altında Tabiat mertebesi, Kamer menzillerinde Itk-ı Süreyya-Gerdanlık...Süryanice, Ruho-Rüzgar:220:Harey-Kök. Kökünden heceleme)...SEG-Köpek.Basar. Kalb gözü:80:SEHAYA-Beyin zarları...ACUZ-Her nesnenin dibi, kökü ve sonu. Yay kabzası. ''Yakınlık'':80:ZANUZEDE-Diz çökmüş...A'DAD-Sayılar. Adetler. (Ragmo-Sayılar, adetler:252:Kumandan...Süryanice, Kasof-Gümüş. Gümüş gibi:247:Kasuf-Hasret çekilen. Özlenen...Süryanice, Faso Maces-''Avuç içi titremesi'':252:A'sa el-Mehdi):80:İ'DAD-Hazırlama, yetiştirme, geliştirme.(*)


BERHABE-Minder. Döşek, yatak. Aynı yatakta beraber yatılan kimse:816:MUAVVEZ-Gerdanlık. Nazarlık. ''Ayn harfi, Allah'ın ''Batın- Her şeyden gizli'' ismi, Külli Tabiat mertebesi, Kamer menzillerinden ''Süreyya-Boyun ve sinedeki gerdanlık. Itk-ı Süreyya da denilen 6, bazen 7.si de görünen yıldızların dizildiği iplik''le ilgilidir. (Muavvezetan: Felak ve Nas Süreleri...Muavvizat: İhlas, Felak ve Nas Süreleri)...TE'TİYE-Su yolunu vermek:816: HODRU-Kendiliğinden. Re'sen...Süryanice, MEN NAFŞE-Kendiliğinden:527:D'LO MELTO-Kelimesiz. (Üstadım'dan: Ne bir harf ne kelam / Esselam, esselam!)...(**)


AKAB-Topuk. Ökçe. Bir şeyin hemen arkası. Bir şeyin gerisinde olan zaman ve mekan: 172: UKUB-Her nesnenin sonu...KELİME-İ ŞEHADET : 806 : ŞEMS-ÜL ŞÜMUS-Güneşlerin güneşi. Bir günü, bize göre 50 bin sene...HA harfi, Allah'ın ''Ahir-Sonrası olmayan sonra'' ism-i sabiti, Heba mertebesi, Kamer menzillerinden ''Deberan-Döbüren, Boğa Burcu'nda yer alan 5 yıldız'' menzili ile ilgilidir...HUDARA-Allah için, Allah aşkına:806:IHDAR-Kendini gözlemek. Bir yerde durmak, ikamet. ''Muhasebe, murakabe''...ZU'MÜNCE-Yaklaştıkça latifleşen bir sırrın parlaklığını tutma:806:TUT-Dut. Böğürtlen. (Mus'a - Böğürtlen, Dikenli bir çalı meyvesi. ''Diken, şevk, ışık '' : 205: Dur ' -Doğmak, tulu' etmek...Receb-Azametli, heybetli. Tazim etmek. Cennet'te bir nehir ismi. Üç ayların birincisi, Kameri ayların yedincisi: 205:Bergab-Suyun biriktirildiği yer. Bend. ''Vakt. Nakşbend''...Firsad-Böğürtlen. Kırmızı dut: 345:İmam-ı Rabbani...Musa Mirzabeyoğlu:1418:Necip Fazıl Kısakürek...Abdülhakim: 184:Kandal - Büyük başlı. ''Üstadım''...Mukaddim - Takdim eden. Öne, ileri geçiren. Cüretli, çeri kimse. Gözün pınarı:1184:Kaytus-Bir yıldız kümesi...Lam harfi, Allah'ın ''Kahir-Her üstünlüğünün üstünde'' ismi, 3. Sema mertebesi, Kamer menzillerinden ''Avva-Bir yıldız kümesi'' ile ilgilidir !)...KUFFAZ ESVED - Siyah eldiven. (Kuffaz - Eldiven : 188: Kusoyo-Süryanice, ''örtme'' ...Tevazüf - Birbiriyle sallanıp yürüme : 1187 : İslam'a Muhatap Anlayış...Esved - Siyah:1070 : Müselles - Üç. Üçlü. Üçleştiren): 259:ESSEYİD ABDÜLHAKİM...YED SIRRİ - Gizli el. ( Yed: El. Kuvvet, kudret, güç. Yardım. Vasıta. Mülk ) : 2284 : DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ...KERRUS - Büyük başlı. ''Üstadım'' : 286: NAKA-İ SALİH...Süryanice, SETRO-Gizli : 667 : MAHORUTO - Mühendislik...TEMERKÜZ - Merkez tutma, merkezleşme. Yığılma, birikme: 667: EŞİTO MALYUTO GANTO - Süryanice, ''Dolmabahçe Sarayı''. (***)



Neslihan DAĞCI 





(*)Salih Mirzabeyoğlu ÖLÜM ODASI B-YEDİ (Bölüm 263 - Baran Dergisi, 4-10 Haziran 2015)
(**)Salih Mirzabeyoğlu ÖLÜM ODASI B-YEDİ (Bölüm 264 - Baran Dergisi, 11-17 Haziran 2015)
(***)Salih Mirzabeyoğlu ÖLÜM ODASI B-YEDİ (Bölüm 265 - Baran Dergisi, 18-24 Haziran 2015)








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Kim, Kim"dir -Horuzun Öttüğü Vakit - (2.Bölüm)

Günümüz Müslümanlarının en büyük problemi Hz.Mehdi asm var mı yok mu düşüncesi. Kur'anı Kerimi aklı ile anladıktan sonra ''Peygamber''e de luzum bırakmayan bir topluluk için elbette ''Melhameler'' yani meydana gelen hadiselerin bir önemi yoktur.  Tıpkı ''Meteryalist'' kafadakilerin bunlar ''Metafizik'' saçmalıklar diyip kestirip atması gibi. Peygamber''e luzum ve ihtiyaç bırakmayan yani ''Peygamber''siz İSLAM, daha doğrusu ''Diyalogçu'' zihniyetindeki adamlara aradan ''Peygamber''i çıkardığında İSLAM'da kalmaz dediğinde ''aval, aval'' suratına bakar. Bir kişinin ''Müslüman'' olması ancak ve ancak ''Peygamber''e BİAD ile mümkündür. Kur'anı Kerimde ''Allah ve Resulüne'' itaat emri bunlara uğramamıştır. Peygamberi aradan çıkardığında ''ŞERİAT''e kalmaz. ŞERİAT Peygamber a...

GÜNDEM MAK-ARASI

KIY-AMET  / GÜL-MEZ Sayın Okuyucular Bugünlerde her ne yazsam gündem öyle bir hızla değişiyor ki ne diyeceğimi ne konuşacağımı şaşırıyorum. Sanki bütün dünya birleşmişte beni yalancı çıkarmak için uğraş veriyor. Tam bir -BAŞ-MAKALE yazıp ünlü olayım diyorum, bi bakıyorum bir anda gündem değişiyor. Benim dediklerim çöpe gidiyor tabi. Şimdi nerden çıktı şu Mescid-i Aksa ? Ne güzel konuşuyor yazıyor çiziyor size de bal gibi okutuyordum. Ben ne talihsiz adamım hiç mi hayatımda bir gün bile yüzüm Gül-meyecek ! Anam adımı Tayip Gülmez koymakla bana kötülüğün en büyüğünü etmiş mi oldu şimdi? Gerçi anamın ne suçu var  Dünyada  artık öyle şeyler oluyor ki, kim olursa olsun YALAN söyleyen herkesi hiç abartısız ANLINDAN mıhlıyor. Ve söylediklerini boşa çıkarıyor. Ne kadar PUTU dikilmiş heykel varsa bir bir yıkılacak bir zaman diliminin içine düştük sanki. Bende kalem sallayan halkın aklına üfleyen bir sanatkar olarak galiba böyle bir PUTSAL duruşun yı...

AYASOFYA

'Beytu'l-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!' buyurdular. Sonra elini (Resulullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muaz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi.' buyurdular." Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalâtu vesselâm'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh)'dir.)" [Ebu Davud, Melahim 3, (4294). Beytu'l-Makdis, Mescidu'l-Aksa denen Kudüs şehrindeki mukaddes mesciddir. Bugün orada "Süleyman Mabedi inşası için kazılar yapılıyor, Mescidin altı oyuluyor. Orada yaşanacak bir çökme veya bu kazı çalışmaları yeniden imar anlamına gelebilir. Kudüs'ün başkent ilan edilmesi bu işlemin hızlandırılması anlamına geliyor olabilir. Yesrib, Medine-i Münevv...