Ana içeriğe atla

GILGAMIŞ ve DİL / İNSANLIK TARİHİ (Akamenya İmparatorluğu ve Aramice (Süryanice) BÖLÜM 2




Akamenya İmparatorluğu ve Aramice (Süryanice)


Bir araştırmaya göre Hz.İbrahim asm, MÖ 2000 yılında yani Hz.İsa asm'dan 1000 yıl önce  Asurilerin(Süryani) kurduğu Babil İmparatorluğunda yaşamıştır.

Konuya giriş yapmadan önce ''Miladı'' takvim denilen ve Hz.İsa asm'ın doğum gününü baz alan takvimin doğru bir takvim olmadığını söylemeliyiz. Hz.İsa asm'ın doğum gününden önce  tarih zaman akışını ''0'' olarak ele alır ve bir italyan'a göre de 1 Ocak'ta Hz.İsa asm'ın doğumu ile tarih zaman akışı başlar. Buna göre Hz.İsa asm'dan önceki zaman dilimleri için M.Ö ibaresi kullanılır.

Miladı takvime göre konuşursak Hz.İbrahim asm bundan 3017 yıl önce, Hz.İsa asm 2017 yıl önce Hz. Nuh asm ise 4017 yıl önce Peygamberimiz asv ise 1600 yıl önce  yaşıyorlardı.

İbn-i Arabi'nin ''Fütuhat-ı Mekkiye'' adlı eserinde Peygamber asv'mdan nakledilen bir hadiste şöyle buyrulmuştur.

''Yüz bin Adem gelip geçmiştir; biz bunların en sonuncusunun oğullarıyız.''

Yine Bayezid Bistami Miftahu'l-Cifr adlı eserinde, ''Sabiler ve diğer üç semavi dinin mensuplarının dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğunda ittifak ettiklerini'' söyler.

Buna göre 7000 yıl önce Hz.Adem asm vardı.

Bu M.Ö ve M.S kavramlarından ötürü -tarihi zaman- dilimi çokca anlaşılmamakta ve sanki milyonlarca yıl öncesinden söz edildiği sanılmaktadır. Yine  tarihin Hristiyan ve Yahudi kaynaklarına göre okunmaya çalışılması sebebiyle de  bir çok nokta gizli kalmıştır. Örneğin Hz.İbrahim asm'ın ''Yahudi'' olduğu iftirası nedeniyle,  Hz.İbrahim asm'ın yaşamış olduğu bölgelerin ''Yahudilere'' isnat edilmesi gibi. Halbuki Hz.İbrahim asm ''Yahudi'' değildi ve İbranice'de konuşmuyordu. Aramice konuşuyordu. Tıpkı kendisinden bin yıl sonra gelen Hz. İsa asm gibi.

Hz.Adem asm.'dan bu yana var olan insanlık ve dünya tarihi veya zaman dilimi  Hristiyan ve Yahudi kaynaklarına göre ele alındığı içinde, günümüz dünyasında dil-ırk etraflı bir çok çatışmanın yaşandığını da görebilirsiniz.

Osmanlıca gibi bir dilin 80 yıl bile olmadan çok farklı bir dile dönüşmesi ve Osmanlı halkının 80 yıl önceki dillerini anlayıp konuşamadıkları hesap edilir göz önünde tutulursa ''Dillerin'' zaman içinde nasıl bir dönüşüm yaşadığı ve ''Dil''in ''IRK''  belirlemede ölçü olmadığı anlaşılır. 80 yıl önce yaşayan dedelerimizle aynı dili konuşamadığımız için Osmanlı değiliz farklı bir ırkız diyemeyeceğimiz gibi.



Arami'ler bugünkü Suriye'de yaşayan Hz.Nuh asm'ın oğlu Sam'ın çocuklarıdır. Suriye'nin kuzeyinden İran eteklerine, Filistin'den Sina bölgesine, Arap yarım adası ve Habeşistan'a kadar geniş bir bölgede yaşayan halkın hepsine Samiler denilmiştir.  Buna göre Akkadlar, Asurlular, Fenikeliler, Kenaniler, İbraniler ve Arabistan kabileleri Sami sayılmaktaydı.

Hz.Nuh asm'ın Ham, Sam, Yasef adındaki üç oğlunun üç farklı dil konuştuğu ''Babil İmparatorluğu'' döneminde ise 15 farklı dil icad edildiğini bazı Hristiyan papazları ve Yahudi hahamları söylemiştir.  Mesela Sam'ın çocuklarından Aram'ın özel ayrı bir dil konuştuğu ve buna ''Aramice'' denildiği söylenir.

Kur'anı Kerimde ise Allah hz. Adem asm'a bütün şeylerin ismini öğrettiğini söyler. Bu isimler eşyanın kök itibarı ile ilk isimleridir. Hz.Adem eşi Hz.Havva ve çocukları Habil ve Kabil ile bu ''DİL'' aracılığı ile konuşuyorlardı. Yani ilk dil ilk İnsanla vardı.

Ancak günümüz araştırmacıları bu ''DİL''in hangi dil olduğunu bilmediği için zaman içinde Allah'ın Hz.Adem'e öğrettiği eşyanın isimlerinin sonuna getirilen ekler ve sesli harflerdeki değişimler çoğaldıkça da mana ve anlam kaymasına uğramış ve yeni manalar yüklenerek farklı dilmiş gibi yansıtılmışlardır. Halbuki çoğu kök itibari ile aynı dilin üzerinde farklı telefuzlar eşliğinde o köke bağlı anlamlar etrafında ses farklılığına uğramıştır sadece. Aramice, Arapça ve İbranice de sessiz harflerin ortak olduğu ancak sesli harflerin değiştiği bir çok ortak kelime vardır. Ve sesli harflerin farklı olmasına karşın aynı manayı içerir. Mesela ''Fındık'' kelimesinin ''Funduk'' şeklinde telefuz edilmesi ancak anlam kaymasına uğramaması gibi. 

Örneğin; Abr =Abar=Abri=Abram=Abrama=Abarama

Hz.İbrahim asm'ın Suriye'de yapılan kazılarda çıkarılan tabletlerde geçen ismi olarak belirtilmiştir.

Ab ''Su'' demektir, Su'dan gelen (Meni) manasındadır.
Abr ''Gök-Bulut'' demektir. Hz.Nuh asm'ın torununun ismidir.
Abar '' Su kuyuları'' ya da ''Hesap defteri'' anlamlarına gelir.
Abri ''Gökyüzüne ait'' ''Göyüzüne mensup'' ''Gökten gelen'' Ancak Arapça telefazu ile ''Kırmızı Gül'' manasındadır.
Abram  ''Yaratmak'' anlamında ''Güçleri olan'' manasında  Aramice hz. İbrahim asv'mın adı olarak geçer.
Abarama İbranice Hz.İbrahim asv'mın adıdır.



M.Ö yani Hz.İsa asm'ın doğumundan 7000 bin yıl önce kurulduğu söylenen ''Ur'' şehri hemen ''Basra Körfezinin''  uc kısmına yakın Fırat ve Dicle nehirlerinin Basra Körfezine aktığı yerdedir. Bir ''Sümer'' yani ''Kengerler'' şehri olan ''Ur'' şehri düzgün tuğlalarla inşa edilmiş kalıntılarının arasında müzik aletlerine kadar her türlü eşyaya rastlanılmıştır. ''Ur'' şehrinin Nuh Tufanı esnasında sular altında kaldığı söylenir. Ancak başka yerde Tufandan sonra kurulan şehirler arasında gösterilmektedir. M.Ö ve M.S ile kafa karışıklığı yaşatan tarihi mevzulara en güzel örnek herhalde ''Ur'' şehri ve ''Hz. İbrahim asm'' ın etrafında anlatılan ''Yahudi ve Hristiyan'' kaynaklı bilgilerdir. Yahudilere göre Hz.İbrahim asm ''Ur'' şehrindendir ve ancak bu 7000 bin yıllık şehir Bilim adamlarına göre Tufanda yok olmuştur. Şehrin büyük bölümü balçık altında kalmış balçıktan sonra derine inilememiştir. Bazı bilim adamları ''Ur'' şehrini Tufandan sonra tıpkı ''Uruk'' gibi yeniden inşa edilen şehirler arasında gösterirler. Hz.İbrahim asm'ın M.Ö 2000'li yıllarda yaşadığı hesap edilirse M.Ö 7000 yıl önce kurulan ki bu hz.Adem asm devridir ve tufanla yok olan bir şehirde dünyaya gelmesi mümkün değildir. Bütün tarih ''Hristiyan ve Yahudi'' kaynaklarına göre tanımlanmaya ve anlamdırılmaya çalışılınca bazen ''Bilim'' de kendilerini  yalanlayabilmektedir. 

Hz.İbrahim asm'ı kendilerine nispet edip bütün bu bölgeleri ''Yahudi veya Hristiyan'' yapmaya çalışanlara Allah'ın Kuranı Kerimde söylediği şeyi söylemekte fayda var. ''Hz.İbrahim Tevrat ve İncil gelmeden çok önceleri gelmiş Müslüman olan bir Peygamberdi. Hristiyanlar ve Yahudiler kendilerinden çok önce gelmiş bir Peygamber hakkında niye çekişip duruyorlar? O ne hristiyandı ne de yahudiydi.  ''




Suriye'de bulunan Ebla tabletlerinden söz etmiştik. M.Ö 2500 yıllık olan bu tabletlerde ''Aramice''  Hz.İbrahim asm'dan söz edildiğini de. Tarihi kayıtlarda hz.İsa asm'ın doğumundan  600 yıl önce ''Aramice''nin yani ''Süryanice'' nin bütün dünyada hakim bir dil olduğu söylenir. Akdeniz kıyılarından Ege'ye kadar, Güneydoğu Anadolu'dan, Suriye, Irak, İran Çin sınırlarına kadar her yerde ''Süryanice'' yazılı tabletler keşfedilmiştir. 


Ancak başka kayıtlarda sadece Hz.İsa asm'ın doğumundan 3000 ila 1000 yılları arasında ''Sümerce''den sonra ''Akadça olarak'' ve bir Babil şivesi iki Asur şivesi ile konuşulduğu söylenir. Ve Akadça ile Arapça arasında hiçbir fark yok dersek yeridir. Bu dönemler aynı zamanda Hz.İbrahim asm'ın yaşadığı dönemlerdir. Hz.İbrahim asm'ın Irak Suriye Türkiye sınırında başlayan Peygamberlik Hayatı Suriye, Mekke, Ürdün ve Filistin'e kadar geniş bir bölgeye yayılırken bu bölgelerde de hangi dilin konuşulduğu daha net anlaşılmaktadır. Tıpkı Hz.İsa asm'ın  İbrani bir kökten geldiği halde neden ''Aramice'' konuştuğunun izahinin yapılamaması gibi, Hz.İbrahim asm'a da İbranilik atfedilirken ''İbranice'' denilen bir dili o tarihlere bağlamaya çalışmak gibi. Kendilerini ''Arap'' kökenden uzak tutmaya çalışan İbraniler, Hz.Sare'nin Hz.İbrahim asm'ın birinci eşi olması sebebiyle, Hz.Hacer'in (Hz.Sare'nin cariyesi yani hizmetçisi)  çocuğu ''İsmail''den gelenlerden üstün olduklarını iddia ederler. Çünkü onlar bir hizmetçi ve ikinci eşten doğmuşlardır. 

İbranice, Aramice ve Arapça arasında sesli harf farklılaşması olduğunu söylemiştik. Yazım olarakta birbirinden türemiş gibi benzer yazım şekline sahiptirler. 

Akadça Babilce ve Asurca iki farklı şivede konuşuldu demiştik. Asurca bilinen adı ile Asuri'ler Süryani yani Aramidir.  

Şimdi Akadça denilen ''Süryani''ce ile ''Arapça'' arasındaki benzerliklere bakalım. 

Akadça Anne = Ummu  Arapça=Ümm
Akadça Asker=Radiu   Arapça=Radiu
Akadça Baba=Ebu       Arapça=Ebu
Akadça Dişi Deve=Gammalu Arapça=Cemel
Akadça Erkek Deve=İbilu Arapça=İbil
Akadça Erkek Kardeş=Ahu Arapça=Ahu (Ahi)
Akadça Göğüs/Sine/Çıkış = Tulu Arapça=Tulu
Akadça Güneş=Şamsu Arapça=Şems
Akadça Işık= Nuru Arapça=Nur



Akamenya İmparatorluğu Babil İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Medopersler yani Ahamenişler tarafından kurulmuştur. Bu imparatorluk Sümer çivi yazısı denilen yazı ile Aramiceyi resmi dil olarak kabul etmiştir. Bu da Sümerce ile Aramice arasındaki bağlardan sadece birini göstermektedir. 

Bugünkü ''Suriye''ninde ''Süryani''ceden geldiği söylenmektedir. 

Süryanice yani Aramice diğer adı ile Asurca öbür adı ile Akadça olan bu Sami dilinin çok geniş bir bölgede uzun yıllar boyunca konuşulması aynı zamanda geniş bir coğrafyaya tesir etmesi bu bölgedeki insanların aynı zamanda kendilerini ''İnsanlığın Atası'' olarak görmelerine de neden olmuştur. Ancak diğer dillere doğru kıvrılan evrilen sesli harfler ile değişime uğradığı sanılan Aramicenin İbranice'den ve ''Arapça''dan telafuz dışında çokta farklı bir dil olmadığı hemen göze çarpmaktadır. 

Asurilerin kendilerini ''İnsanlığın Ataları'' olarak takdim etmeleri diğer insanların da aynı kökenden gelmedikleri anlamına gelmemektedir. 

Her şeyden önce İlk yazıyı yazan İdris Asm'dır. İlk yazılı tabletler Sümerler tarafından yazılmıştır. Sümerlerin çivi yazısı ile Aramice dili birbirinden farklıda değildir. Aynı medeniyet üzerine Babil İmparatorluğu kurulmuş bu İmparatorlukta da Aramice konuşulmuştur.

Demek oluyor ki aslında aynı kökten gelen halklar zaman içerisinde tabi veya savaş durumlarından dolayı göç ettikçe konuştukları dillerde sessiz veya sesli harf kaymalarının yaşanması farklı dillerin doğmasına neden olmuştur. 

Ancak farklı diller tek bir dilin üzerinden meydana gelmişlerdir. 

Tıpkı Akadçanın Asurca olması gibi

İbranice'de Arapçadan doğma...

Onların farklı harflerle yazılıyor olması sonlarına ve başlarına farklı sesli harflerin konulması farklı köklerden geldikleri anlamına gelmez. 


Aysel Değirmenci 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Kim, Kim"dir -Horuzun Öttüğü Vakit - (2.Bölüm)

Günümüz Müslümanlarının en büyük problemi Hz.Mehdi asm var mı yok mu düşüncesi. Kur'anı Kerimi aklı ile anladıktan sonra ''Peygamber''e de luzum bırakmayan bir topluluk için elbette ''Melhameler'' yani meydana gelen hadiselerin bir önemi yoktur.  Tıpkı ''Meteryalist'' kafadakilerin bunlar ''Metafizik'' saçmalıklar diyip kestirip atması gibi. Peygamber''e luzum ve ihtiyaç bırakmayan yani ''Peygamber''siz İSLAM, daha doğrusu ''Diyalogçu'' zihniyetindeki adamlara aradan ''Peygamber''i çıkardığında İSLAM'da kalmaz dediğinde ''aval, aval'' suratına bakar. Bir kişinin ''Müslüman'' olması ancak ve ancak ''Peygamber''e BİAD ile mümkündür. Kur'anı Kerimde ''Allah ve Resulüne'' itaat emri bunlara uğramamıştır. Peygamberi aradan çıkardığında ''ŞERİAT''e kalmaz. ŞERİAT Peygamber a...

GÜNDEM MAK-ARASI

KIY-AMET  / GÜL-MEZ Sayın Okuyucular Bugünlerde her ne yazsam gündem öyle bir hızla değişiyor ki ne diyeceğimi ne konuşacağımı şaşırıyorum. Sanki bütün dünya birleşmişte beni yalancı çıkarmak için uğraş veriyor. Tam bir -BAŞ-MAKALE yazıp ünlü olayım diyorum, bi bakıyorum bir anda gündem değişiyor. Benim dediklerim çöpe gidiyor tabi. Şimdi nerden çıktı şu Mescid-i Aksa ? Ne güzel konuşuyor yazıyor çiziyor size de bal gibi okutuyordum. Ben ne talihsiz adamım hiç mi hayatımda bir gün bile yüzüm Gül-meyecek ! Anam adımı Tayip Gülmez koymakla bana kötülüğün en büyüğünü etmiş mi oldu şimdi? Gerçi anamın ne suçu var  Dünyada  artık öyle şeyler oluyor ki, kim olursa olsun YALAN söyleyen herkesi hiç abartısız ANLINDAN mıhlıyor. Ve söylediklerini boşa çıkarıyor. Ne kadar PUTU dikilmiş heykel varsa bir bir yıkılacak bir zaman diliminin içine düştük sanki. Bende kalem sallayan halkın aklına üfleyen bir sanatkar olarak galiba böyle bir PUTSAL duruşun yı...

AYASOFYA

'Beytu'l-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!' buyurdular. Sonra elini (Resulullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muaz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi.' buyurdular." Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalâtu vesselâm'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh)'dir.)" [Ebu Davud, Melahim 3, (4294). Beytu'l-Makdis, Mescidu'l-Aksa denen Kudüs şehrindeki mukaddes mesciddir. Bugün orada "Süleyman Mabedi inşası için kazılar yapılıyor, Mescidin altı oyuluyor. Orada yaşanacak bir çökme veya bu kazı çalışmaları yeniden imar anlamına gelebilir. Kudüs'ün başkent ilan edilmesi bu işlemin hızlandırılması anlamına geliyor olabilir. Yesrib, Medine-i Münevv...