Ana içeriğe atla

YAĞMURCU (3)




İnsanların amaçsız bir şekilde bir aşağıya bir yukarıya doğru yürümeleri anlaşılır birşey değil...Taksim böyle bir yer...ve ordaki keşmekeş hep başımı ağrıtmıştır...

Bu sefer kanat takmış gibi yukardan dalıyorum bu kalabalığa...

-Ya biraz öteye gitsene !
-Ayağıma basıcan kör müsün?
-Arkadaş üstüme üstüme geliyorsun ?

Birde ne göreyim ''Kör müsün?'' dediklerimin hepsi tanıdık simalar...
''Bu ünlünün burda ne işi var?'', ''A a a bu o film artisti değil mi?'' Böyle söylene söylene kalabalığın içinde gezinirken birden akın akın geldiklerini görüyorum...Meğersem ben bir yürüyüşün içine düşmüşüm...Koca koca ''pankartlar'' ne yazıyor diye bakıyorum üzerlerine...

''...........Özgürlük !''

O kadar öfkeliler ki  ve kararlı bir şekilde ayaklanma yürüyüş adına ne denilirse denilsin bu insan seli bir şey haykırıyor...

Bende bu kalabalık içinde astronot gibi yürüyorum...

                                                    ********

Acaba bunların başına ''Bismillah'' yazmalı mıyım? Belli ki yazmam gerekiyor...Başına ''Bismillah'' yazıp, Ömer'e teslim ediyorum...

Birkaç gün sonra ''baran''da ne göreyim...

Sanki birileri o da ''Hasan'', ''Fatma''ya demiş...ki ''Fatma''nın anlatmasına göre bunu yapmasını O'ndan Hasan istemiş...

Fatma'ya göre bu işi başlatan  kendisi...

Hasan'ın akıllı bir adam olduğunu söylemiştim...

''Baran''a göre ise kendileri...

Birde Köyden bu işler için getirilen bir çocuk var...  O şimdi büyüdü...Bir köşede oturuyor...O öyle dedi diye de herkes öyle olduğunu sanıyor...

O da ''Ben, ben ....'' ''Ben olmasaydım'' ....vs....diyenlerden...anlayacağınız ...

Halbuki senaryoyu önceden seyrediyorum ve yazar bütün herkese şöyle bağırıyor

''Ya benim tasarruf hakkım ?!''

Öyle ya,

Senaryoyu bilmeseydiniz ''oynayabilir miydiniz?''

Herşeyin bir vakti vardır ve vaktinden önce tecelli etmezler. Her ne kadar tecelli etmiş olsun gayreti içinde -oynamış- olsanız da.

1. ders, başına ''Bismillah'' yazan şeylere  destursuz el sürülmez...

O'nun bir sahibi vardır...

Oynamak role bürünmek vaktinden önceye zorlamış olmaktır bir nevi...Şeref size kalsın diye vakit zorlanmaz...rol asıl sahiplerinindir...ve zamanı gelince oynarlar...

2. ders ''Sabırla''  beklemeyi öğrenmelisin...

Ne derler ?

Sabreden derviş .......

                                               *******

Sırt çantama ne var ne yok doldurdum...baya ağır gözüküyor ama önce bir bant üzerinde sırayla döne döne gelen dantelle işlenmiş küçük kız çocuklarına ait o kıyafetlerin her birinin içine bir elmas yerleştirmeliyim. Sonra onları güzelce katlayıp poşetlemeliyim ki işim bitmiş olsun...

Ve işim bitti...çantamı alıp yola koyuluyorum...

Yolda yürürken birden gözüm bir traktöre ilişiyor...

Kırmızı renkli bu traktöre bağlı halatlar da var...

İşlenmiş taptaze taranmış kahverengi toprağa bağlı bu halatların yardımıyla bir sağa bir sola direksiyon kırıp toprağın altındaki neyse yerinden oynatıp çıkarmaya çalışıyorum...

Ve sonunda işlenmiş kahverengi topraktan birden bir gemi fışkırıyor...

Bilmem kaç metre genişliğinde bir güverte...

Geminin yapımında kullanılan tahtalar öyle eski ki ...

Ve nihayetinde bu koca gemi toprağın yüzeyinde...bir ırmağın kenarına çekilip dinleniyorum...yeşil sazlıklar arasında ise bir horoz...


                                                **********

Üsküdar'a geçmek için  hangi yoldan gideceğime karar veriyorum. Öyle böyle derken sonunda limandayım...

Ayağım yerden kesildiğinde tuhaf olurum aslında...

Yoğun su tabakalarının

Gümüşi dairelerden ne farkı var ?

Zaman ne diye sorsalar zaman ile deniz arasında bir fark olmadığını söylerim şekil olarak ve hız olarak ve hissiyat belkide en çok deniz anlatır zamanı...

Geniş güverteye oturup bir sigara yakıyor martıların denizin yüzeyine dalışını seyrediyorum...bir kedi gibi avına odaklanmış martıların dalışı bana solucan deliklerindeki hız durumunu anımsatıyor...

Böyle düşünürken dalıp gitmişim...

Güverte dolmuş...

Birden bir ses bozuyor dalgınlığımı

''Galiba bu sefer hapis yatacağım !''

-Aman abi böyle söyleme, yüreğimize iner...Çıldırırız...

Meğersem O'na malum olmuş...

Çıldırdık mı?

Az kaldı !

                                               ***********

Bu başka bir dönemeç şu köşeden dönersem bir adım daha gitmiş olacağım...Ama kahretsin yine ''eşşekler'' çıktı karşıma...

Bu eşşeklerin ne tuhaf varlıklar olduğunu anlıyor musunuz? Sanki Gılgameş destanın içindeyim...

-ölümsüzlük otunu- arayan...


Neslihan Dağcı

                                         


















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Kim, Kim"dir -Horuzun Öttüğü Vakit - (2.Bölüm)

Günümüz Müslümanlarının en büyük problemi Hz.Mehdi asm var mı yok mu düşüncesi. Kur'anı Kerimi aklı ile anladıktan sonra ''Peygamber''e de luzum bırakmayan bir topluluk için elbette ''Melhameler'' yani meydana gelen hadiselerin bir önemi yoktur.  Tıpkı ''Meteryalist'' kafadakilerin bunlar ''Metafizik'' saçmalıklar diyip kestirip atması gibi. Peygamber''e luzum ve ihtiyaç bırakmayan yani ''Peygamber''siz İSLAM, daha doğrusu ''Diyalogçu'' zihniyetindeki adamlara aradan ''Peygamber''i çıkardığında İSLAM'da kalmaz dediğinde ''aval, aval'' suratına bakar. Bir kişinin ''Müslüman'' olması ancak ve ancak ''Peygamber''e BİAD ile mümkündür. Kur'anı Kerimde ''Allah ve Resulüne'' itaat emri bunlara uğramamıştır. Peygamberi aradan çıkardığında ''ŞERİAT''e kalmaz. ŞERİAT Peygamber a...

GÜNDEM MAK-ARASI

KIY-AMET  / GÜL-MEZ Sayın Okuyucular Bugünlerde her ne yazsam gündem öyle bir hızla değişiyor ki ne diyeceğimi ne konuşacağımı şaşırıyorum. Sanki bütün dünya birleşmişte beni yalancı çıkarmak için uğraş veriyor. Tam bir -BAŞ-MAKALE yazıp ünlü olayım diyorum, bi bakıyorum bir anda gündem değişiyor. Benim dediklerim çöpe gidiyor tabi. Şimdi nerden çıktı şu Mescid-i Aksa ? Ne güzel konuşuyor yazıyor çiziyor size de bal gibi okutuyordum. Ben ne talihsiz adamım hiç mi hayatımda bir gün bile yüzüm Gül-meyecek ! Anam adımı Tayip Gülmez koymakla bana kötülüğün en büyüğünü etmiş mi oldu şimdi? Gerçi anamın ne suçu var  Dünyada  artık öyle şeyler oluyor ki, kim olursa olsun YALAN söyleyen herkesi hiç abartısız ANLINDAN mıhlıyor. Ve söylediklerini boşa çıkarıyor. Ne kadar PUTU dikilmiş heykel varsa bir bir yıkılacak bir zaman diliminin içine düştük sanki. Bende kalem sallayan halkın aklına üfleyen bir sanatkar olarak galiba böyle bir PUTSAL duruşun yı...

AYASOFYA

'Beytu'l-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!' buyurdular. Sonra elini (Resulullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muaz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi.' buyurdular." Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalâtu vesselâm'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh)'dir.)" [Ebu Davud, Melahim 3, (4294). Beytu'l-Makdis, Mescidu'l-Aksa denen Kudüs şehrindeki mukaddes mesciddir. Bugün orada "Süleyman Mabedi inşası için kazılar yapılıyor, Mescidin altı oyuluyor. Orada yaşanacak bir çökme veya bu kazı çalışmaları yeniden imar anlamına gelebilir. Kudüs'ün başkent ilan edilmesi bu işlemin hızlandırılması anlamına geliyor olabilir. Yesrib, Medine-i Münevv...